Risâle-i Nur'un hedefi nedir

Bir grup kardeşimizle, "Mevt idam değil, hiçlik değil, fenâ değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in'idam değil..."1 cümlesini müzakere ederken birisi, "Niçin Risale-i Nur'da ağır, zor ve çok yabancı kelime var" diye sordu. Birlikte müzakere ettik, hülâsası şudur:

Evvela, Risâle-i Nur zor değil, yüzde sekseni anlaşılır. Yüzde yirmisi de İslam ilimleri literatüründeki özel tabirlerdir, alim ve uzmanları anlar. İki; Kur'an, hadis ve İslam ilimleri literatüründeki kelime ve mefhumları kullanır; onlar yabancı değil, öz be öz yerlidir. Üç, zor olan kısmı da tekrar okuma, mütalaa ve müzakere ile çözülür. Dört; Risale-i Nur, kendi kendisinin hocasıdır. Aynı metinde pekçok kelime ve mefhumların mânâları verilir. Beş; Deccalizmsüfyanizmin dil tahribatına, dinler ve maneviyata savaş açmasına mukabil İslam medeniyetinin kelimelerini ihya eder. İslam ilimleri literatüründeki kelime, mefhum ve mânaları örgün eğitim müesseselerine ihtiyaç olmaksızın öğretir ve onlarla buluşturur.

Mesela, sualin sebebi cümlede nüansları olmakla birlikte aynı manada kullanılan, "idam, adem, fenâ, inkıraz, in'idam, firak-ı ebedî" Arapça, "hiçlik" Farsça, "sönmek" Türkçe! Farsça'dan gelen dini kültürümüzün "peygamber, abdest, namaz, oruç..." gibi kelimelerini de öğretir. "Ramazan-ı Şerifteki savm... Ramazan-ı Şerifteki orucun çok hikmetleri..."2 gibi.

Bakara Suresini 2. ayetini tefsir ederken, "La raybe" kelimesini, "Hiçbir dalâlet, hiçbir şüphe ve rayb, hiçbir hile, içine girmeyen"3 "Evet, siz hakkı talep ederken rayb, şüphe kuyusuna düşmediniz. Ancak rayb, şek ve şüphelere koşarken içine düşmüş.4 "Rayb kelimesinin ifade ettiği 'şek ve tereddüd', üslubun iktizasına göredir..."5 Mesela, "O küreyvât-ı hamrâ, yani yuvarlak kırmızı mevcud"6 "Ekl ve kelâm ve fikirdir; yani yemek, söylemek, düşünmektir. Şu yemek, söylemek, düşünmek ise gayet muntazam, acîb, hikmetli birer silsiledir."7 "Onların bir kısmı âkilü'n-nebattır, yalnız nebâtât ile yaşıyorlar. Diğer bir kısmı âkilü's-semektir, balıktan başka bir şey yemiyorlar... 'O vahşî, bedevî... O saraylar, sekenelerden hâlîdir, boştur; zîruh, içinde yoktur' der... Nârdan, nurdan, ateşten, ışıktan..."8 İlaahir.