Tahkiki iman sahibi aldatmaz, aldanmaz!

Bilgi, ilim, aydınlanma, tahkik de ehl-i hizmetin anahtar kelimelerindendir. Bir ayette mealen, "Müminlerin velisi Allah, onları karanlıklardan nura çıkarır."1 diye beyan edilir. Peygamberimiz de (asm), "Müminin ferasetinden sakının! Çünkü o Allah'ın nuruyla bakar."2 buyururken, "Rabbimiz ben bir kulunu seversem onun gören gözü olurum, onun tutan eli olurum, onun yürüyen ayağı olurum, onun konuşan dili olurum, onun işiten kulağı olurum."3 mealindeki kudsi hadisi de tebliğ eder.

Bediüzzaman, "Müslümanın ehl-i akıl, ehl-i tahkik" olması; mutaassıp olmayıp körü körüne hareket etmemesi gerektiğini, "Biz ehl-i haliz, namzed-i istikbaliz. Tasvir ve tezyin-i müddeâ (süslü iddialar, sözler), zihnimizi işbâ' etmiyor (doyurmuyor). Burhan isteriz."4 veciz cümlesiyle ortaya koyar. "İman hem nurdur, hem kuvvettir. Hakiki imanı elde eden adam kainata meydan okuyabilir"5 diyerek tahkiki imanın fevkalade öngörü, yani, feraset, basiret ve müdakkiklik kazandırdığına işaret eder. Hatta, "Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakikatli bir âlimi olabilir."6 der. Tarihçe-i Hayat'ın önsözünde, "Bir Nur Talebesine olur olmaz eseri okutturmak ve her sözü dinlettirmek kolay bir şey değildir. Zîra, onun gönlünün mihrak noktasında yazılı olan şu 'Dikkat!' kelimesi, en hassas bir kontrol vazifesi görmektedir."7 ifadelerine yer verilir.

"Dindar siyasalcıları" da kullanan DeccalizmKemalizm ve kolları 'gizli ifsat, ahlaksızlık komiteleri"nin hedefleri bütün mütedeyyin insanları, cemaat ve tarikatları biat ettirme, susturma; bunları başaramayınca "içlerini boşaltmak" istemektedir Bediüzzaman, Hücumat-ı Sitte isimli "Kur'an-ı Hakimin hadimlerini ve tilmizlerini aldanmamak için yazılmıştır."8diyerek altı desiselerini deşifre eder, oyunlarını bozar. Bunlar "Hubb-u cah (makam düşkünlüğü), "tama" (mala karşı aç gözlük), asabiyet, enaniyet (benlik, egoizm) damarı ve dünyanın cazibedar"9 şeyleridir.