Erdoğan ile Özel'in görüşmesi

Ve 8 sene aradan sonra bir CHP Genel Başkanı ile AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan baş başa 1,5 saat görüştüler.

En son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim, iki siyasi partinin lideri içeride kavga dahi etseler bu türden görüşmeler toplumu her zaman rahatlatır. Erdoğan, dün cuma namazı çıkışında bu noktayı vurgulayarak 'Türkiye'de siyasetin yumuşama sürecini başlatalım istiyorum' cümlelerini kullandı.

Bu görüşmelerden somut sonuçların çıkıp çıkmaması önemli değildir, önemli olan ülkeyi yöneten ve yönetmeye talip olan iki liderin oturup baş başa bir şeyler konuşabilmeleridir.

Israrla zehirlenmek istenilen ana husus da bu diyalog ortamıdır.

Kemal Kılıçdaroğlu yıllarca Türk siyasetini bu diyalogdan mahrum bırakacak bir söylem ve eylem içinde CHP'yi yönetti. Sadece girdiği her seçimi kaybetmedi aynı zamanda CHP Genel Başkanı olarak sayısız yalan ve iftiraya da imza atarak hem tazminat ödedi hem de siyasetin itibarını ayaklar altına aldı.

Bu türden görüşmeler partilerin içerisindeki fikir ayrılıklarını ve bu ayrılıklar üzerinden siyaset ve pozisyon devşirenleri de ön plana çıkartırlar. Bu görüşmenin hemen sonrasında bunu CHP ve AK Parti içerisinde de gözlemlemek mümkündür.

CHP içerisinde Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu'na yakın isimlerin farklı saikler ile de olsa görüşmenin yapılmamasını istemeleri bu yüzdendir. Gökhan Günaydın gibi İmamoğlu'na yakın isimlerin ısrarla görüşmede bir eski büyükelçinin olmasını talep etmesi ve burada yapılan konuşmaların tutanağa alınarak tarihe kayıt düşülmesini istemelerinin başkaca ne sebebi olabilir

O zaman Gökhan Günaydın'a sormak lazım İstanbul yoğun kar yağışı altında inim inim inlerken İmamoğlu'nun İngiliz elçi ile ne görüştüğünü bu ülkede kendisinden başka bileni var mı

Bırakın görüşmenin içeriğini görüşmenin kendisi bile gizli tutuldu.

O görüşmenin yapılmadığını ispat etmek isterken hançeresini yırtan nice gazeteci itibarını İSKİ dehlizlerine bıraktı.

AK Parti içerisinde de önemli bir merkezin ısrarla AK Parti'nin iktidara gelir gelmez ortaya koyduğu reformist yönünün tekrar öne çıkarılması gerektiğini dile getirdiğini duyuyoruz ve okuyoruz. Özellikle Hürriyet Gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi'nin yazılarında bu grubun görüşleri sıkça dile getiriliyor.

Selvi, kaleme aldığı yazılarda onlarca zorlama argüman ile Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş gibi isimlerin nasıl cezaevinden salınabileceğine dair değerlendirmeler kaleme alıyor. Bu değerlendirmeleri kuşkusuz Selvi'nin AK Parti koridorlarından aldığı haber ve duyumlara dayanıyordur yoksa durup dururken Sayın Selvi bunları kaleme almıyordur.