Ragıp Karadayı

Türkiye

Asla dış güzellik aramayalım zamanla her şey değişiyor...

Zaman, bir nehir gibi akıp gidiyor durmaksızın. Aynı suya asla iki kez dokunamayız, çünkü akıp giden su bir daha önümüzden geçmez.- Eskiden her şeyi dedelerimizden gördüğümüz gibi yapardık, şimdiyse Allah rızası için yapıyoruz! Elhamdülillah kötülükleri beceremedik vesselâm!- Öyle ya; ameller, niyete bağlı. Hikmet ehli zatlar buyuruyor:"Dinimizde e

İnsanoğlunun başına neler gelmiyor ki beyim!..

"Gençliğimde her yaz gelir, günlerce kalırdık burada. Çok memnun olmuş, unutulmaz hatıralar yaşamıştık..."Tek tük karşılaştıklarım bizi görünce; işini gücünü bırakıp hemen ihtiyacımız olup olmadığını soruyor "Ay siz hoş sefalar getirmişsiniz! Bir hizmetimiz olur mu Bari bir çorbamızı içseydiniz" deyip evine davet ediyordu. Karşılaştığımız her insan

Eğer Erzurum'a gitmek dilersen bekle Jale yaz olsun da gidelim

Tozpembe hayaller kurduğum, rüyalarımı süsleyen o güzel memleketimize bir sabah güneş ufukta doğarken vardık...Bir gün, Tanju'ya dedim ki "Artık ahir ömrümüze geldik; ölmeden, şu güzel memleketimizi, misafirperver o iyi insanları, o numune örnek hayatlarını bir daha dünya gözüyle görelim, helâllik alalım, hiç olmazsa emr-i Hak vuku bulunca hasretli

Çekirdek aileydik, farkında olmadan geniş aile olduk...

İki villayla başlayan yerimiz mahalleye kadar büyüdü. Resmiyette ismi "Tepe Mahallesi" olsa da çocuklar "Bizim Mahalle" adını koymuşlardı.Bizleri yoktan var eden Yaratıcımıza karşı daima muti ve mütevâzıolmalı, kendimizi ihtiyaç, fakr-u zaruret içinde görüp her hâlükârda Rabb'imiz karşısında boynu bükük, eli bağlı bir köle gibi olmalıyız. İşte, kul

"İstikametimi yani doğruluk üzere olmayı şiar edindim"

Kişinin kendi kusurunu noksanlığını, eksikliğini bilmesi gibi de irfan; yani İlahi sır ve hakikatleri kavrama ve anlama kabiliyeti yoktu.Kendi kendime "Almanya gibi bir Hristiyan devlette doğup büyüyen biri İslâmiyet ile tanışıp dört elle sarılmaya muvaffak oluyor da ben niçin olmayayım" dedim, gayret gösterdim. Bu işte rol modelim Doktor Nefise Ha

Bize düşen haddimizi bilmekti ama o da kolay değildi!..

Bu ev, gönülden hediye edildiğinden mi ne çok mesut ve bahtiyar ömür sürdük. Bolluk bereket, huzur ve saadet dolu çok seneler geçti.Kendimi biraz toplamışken Doktor Nefise'yi de alarak Erzurum seyahatine gitmeyi çok arzu ediyordum. Hastalıklar zaten yanı başımızdaydı, yeniden kapımızı çalmaya başlamadan ne yapacaksak yapmalıydım. Hem sıla-i rahim s

Akıl almaz şeylere üzülmüştüm...

Öteleri arzulamak varken çoluk çocuklar gibi çelik çomakla oyalanmak akıllı insan işi değildi.Çocukluğumun geçtiği mahallenin zelzelede yıkılması, tanıdık simaların bir bir aramızdan çekip gitmesi, beni bilen, ailemi tanıyanların, çocukluğuma dair her şeyi hatırlatanların azalması ve en son olarak da muhterem babacığımın, canım anneciğimin elveda e

Komşumuzun acısının alâkadar etmediği günlere geldik!..

Parası olan gezegenlerde yer ayırtıyor ama en yakınımızdaki komşuları tanımadık, tanıdıklarımızı da unuttuk...Mektuplar yazdırılırdı eskiden biz çocuklara, sonra beklerdik postacıyı ne zaman cevap gelecek diye. Ne mektup ne kalem kaldı, ne de ar edep! Artık dünyanın bir ucuyla görüntülü konuşmalar aldı yerini. Neredeyse uzaya komşu olduk... Parası

Resimlerimiz de tıpkı şimdiki hayatımız gibi hayal...

Torunlarım ne düşünüyorlar tam bilemesem de ben hissediyorum hakikati. Ecdat boşuna söylememiş; "Etme bulma dünyası"Şimdi sular pet şişelerde, damacanalarda... Musluklardan neredeyse mikrop akıyor, akmasa da bize öyle geliyor. Ağız tadıyla su içmek artık tarih oldu. Eskiden resimlerimizin arkalarına tarihler atılırdı, itinayla en mühim albümlerde m

İçim bir hoştu... Bu kaçıncı hastane dönüşüydü böyle

Ömür, sadece yaşadıklarımızdı. Herkesin hayat anlayışları, beklentileri farklıydı, bizim de kendimize has dünyamız vardı.Kuş misali uçuşlara, huzur ve saadete, gülen yüze, dostluğa alışkın ve hayatımızın mühim bir bölümünü geçirdiğimiz saadet hanemizin önüne gelince bir hoş oldum. Tanju, ne hikmetse zile basmadı, cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı