Sanat, gastronomi ile taçlandı

Gastronomi, yemek pişirme ve sunma sürecinde sanatın ögelerini barındırarak hayatımızda unutulmaz bir yer edindi. Özel etkinlikler ve şirketler aracılığıyla gastronomi, sanatın farklı bir yönünü sergileyerek daha görünür hâle geliyor.

Gastronomi kelimesi son yıllarda artan ivmesiyle hayatın içinde daha fazla yer tutmaya başladı. Çünkü artık yemek ve içmek karın doyurmaktan çok daha fazla şeyi ifade ediyor. Gastronomi aslında diğer bütün alanlarda olduğu gibi sanatsal özelliklerin de tümüne sahip.

Günümüzde RESSAM, HEYKELTIRAŞ, YAZAR, MÜZİSYEN olarak adlandırılan sanatçılar gibi mutfak profesyonelleri de üretiyorlar. Yeni şeyler ortaya koyuyor ve bütün bunları estetik bir duyarlılıkla gerçekleştiriyorlar. Elbette farklılıklar var. Gastronomi çalışmaları hafızalarda yer etseler de diğer resimler, heykeller ve diğer sanat olaylarından geçicidirler. Yeniden satılamaz, saklanamaz, kiralanamaz veya geniş bir kitleye sunulamazlar ama unutulmazlar. Bazıları resim, heykel veya müzik olmadan yaşanabileceğini düşünebilir hatta iddia edebilir ama ben pek böyle düşünmüyorum. Gastronomi bilakis yemek yemeden yaşayamayacağı için insanın hayati bir işlevi yerine getirmesiyle diğer sanat dallarından daha etkin bir biçimde ayrışır. Gastronomi sektörünün oyuncuları da tüm sanatsal faaliyetlerde olduğu gibi genellikle hareketler hâlinde gruplanır ve zaman zaman trendlere uyar.

MUTFAK ÇOK ŞEY ANLATIR

Yemek pişirmeye en yakın olan diğer sanatsal etkinlikler arasında RESİM, MÜZİK, TİYATRO VE CANLI PERFORMANSLAR sayılabilir. Bu sanat formları gibi gastronominin sanatsal çalışmaları da benzersizdir. Sağlıklı yemekler sunan, yerel, evrensel ve kuşkusuz organik bir mutfak; kullandığı ürünler ve geldikleri yerler hakkında birçok şey söyleyebilir. Tıpkı diğer birçok sanat formu gibi ilmi-bilimi, tabiatı ve eserleri birleştirecek mutfaklar artık popüler. Mutfak ve sanat pratikleri arasındaki ilişkiye dair sayısız tarihî örnek verebiliriz. En çarpıcı olanlardan biri LEONARDO DA VINCI... Olağanüstü bir gurme ve şef. O dönemlerde sanatçılar, yemekleri ve yeme eylemini natürmort resimlerinde bir tema olarak kullanmış. 20. yüzyılın ilk yarısında ise FÜTÜRİST, DADAİST ve SÜRREALİST sanatçılar yemek pişirme ve yeme eylemini kutlamak için ziyafetler düzenlemişler. 1970'lerde yemek ve mutfak etkinlikleri; görsel, kavramsal ve ilişkisel bir ifade aracı olarak sanatçıların çalışmalarında giderek daha fazla yer almaya başladı. SALVADOR DALI ve onun GASTRO-ESTETİĞİ belki de buna en güzel örneklerden biri olabilir.

12 FARKLI ÜLKEDEN KATILIM

Günümüzde yemek, temel ve hayati bir işlev olarak kabul edilse de dünyada 1970 ve ülkemizde 1980'lerden itibaren bu bakış açısı önemli ölçüde değişmiştir. Günümüzün şef mutfakları daha yüksek bir çerçevede ele alınıyor. Şefler de çevresel, sosyal ve beslenme sıkıntılarına cevap olarak işlerine giderek daha fazla fayda ve sorumluluk katmaya çalışıyor. Büyük şirketler çok özel alanlarda ve atmosferlerde sanatsal faaliyetlere ev sahipliği yaparken aynı zamanda yine özel konsept yemekler ile bu faaliyetleri taçlandırarak daha da özel hâle getiriyor. KUŞADASI, eski görkemli günlerine öykünerek yakın zamanda böyle bir sanatsal faaliyete ev sahipliği yaptı. MEHMET NURİ GÖÇEN Vakfının GÖÇTUR Turizm bünyesinde restore etmiş olduğu ESKİ TABAKHANELER'in (OLD TOWN TANNERIES) etkileyici atmosferinde 9. Uluslararası Resim Çalıştayı, Türkiye'nin yanı sıra 12 farklı ülkeden 45 resim sanatçısının katılımıyla gerçekleştirildi. Bu şahane etkinlik keyifli yemeklerle zenginleştirildi.

Gala yemeği ise oldukça etkiliydi. ACIKA, KITIR EKMEK ÜZERİNDE YOĞURTLU PANCAR, DEREOTLU FAVA, CEVİZLİ PEYNİR TOPU ve ara sıcak olarak ISPANAKLI KİŞLÖREN KÖY DOMATES EZMESİ ile verildi. Ana yemekte ise KARAMELİZE SOĞANLI KÖY USULÜ TAZE PATATES ve KUŞKONMAZ ile SAFRAN SOSLU DENİZ LEVREĞİ FİLETOSU ikram edildi. Final ise ORMAN MEYVELİ SOS İLE LİMONLU CHEESECAKE ile yapıldı. Oluşturulan menü SANAT ve GASTRONOMİ ilişkisinin en çarpıcı uygulamalarından biriydi. Ülkemizde bu tür faaliyetlerin sıklaşması ve büyük şirketlerin bu anlamda daha çok görünür olması dileklerimle...

Şıhıl Mahşi

MALZEMELER

5 adet dolmalık kabak

300 g kıyma

1 orta boy soğan

Yarım çay bardağı sıvı yağ

Yarım çay bardağı haşlanmış nohut

Yarım demet maydanoz

2 yemek kaşığı salça

1 çay bardağı su

Tuz, karabiber

Kızartmak için;

Sıvı yağ

Sos için;

1 yemek kaşığı salça

1 kâse yoğurt

HAZIRLANIŞI

Yıkanan kabakların dışı çatal yardımıyla çizilir. Kabaklar boyuna göre ortadan ikiye ya da üçe bölünür. İçleri oyulup çıkartılır. Bir tavada sıvıyağ kızdırılır ve kabakların her tarafı eşit şekilde kızartılır. Bir baş soğan küp küp yemeklik olacak şekilde doğranır. Sıvıyağda biraz kavrulur. İçerisine kıyma eklenerek kavrulmaya devam edilir. Salça, tuz ve karabiber ilavesiyle karıştırılır. Haşlanmış nohutların da buluşturulmasıyla ocaktan alınır. İçine son olarak ince ince kıyılmış yarım demet maydanoz eklenir. Kıymalı harç soğuyunca kızarmış olan kabakların içine doldurulur. Kare bir borcama özenle dizilir.

Ayrı bir kapta bir yemek kaşığı salça su ile açılır. Tepsinin kenarından olacak şekilde dökülür. Fırın 180 derece ile ısıtılır. Yemek yaklaşık yarım saat kontrollü pişirilir. Yanında yoğurt ile sıcak ya da ılık şekilde servise sunulur.