AKINCI TİHA

İNGİLTERE son 2 dünya savaşıyla hem yorgun düştü hem de Büyük Britanya imparatorluğunun dünya hakimiyeti son buldu. Zira bu savaşlardan en kârlı çıkan ABD'ydi. Endüstriyel üretim kapasitesinde açık ara önde olan İngiltere bu savaşlarla birlikte yerini Amerika'ya kaptırmıştı. Üstelik artık tüm dünyada rezerv para birimi anlamında dolar imparatorluğunun egemenliği başlamıştı.
New York artık küresel finans merkeziydi. Yıllarca zirvede olan Londra 2. sıraya düşmüştü.
Küresel Finans Merkezleri Endeksi açıklandığında bu yıl New York, Londra, Singapur, Hong Kong, San Francisco, Şanghay, Cenevre, Los Angeles, Chicago ve Seul'ü ilk 10'da görüyorduk.
İngilizler Hong Kong'u Çin'den alıp, burada finans merkezleri ve vahşi kapitalizmin zirvesini yaşatarak komünist ve fakir Çin'in adeta ağzının suyunu akıttılar.
Kendilerine ait şehre yerleşen İngilizlerin yönetiminde para imparatorluğu kuruluyor ve refah adeta vitrine çıkarılıyordu. Açlıkla karşı karşıya kalan Çin'i İngilizler Hong Kong önce iştahlandırarak ardından Pekin'e geri vererek parayla tanıştırdılar. Ardından Londra sermayesinin kapıları Çin'e ardına kadar açıldı. İngilizler, ABD'ye kaptırdıkları küresel finans imparatorluğunun intikamını Çin ile alıyorlardı. Dünyada bugün yaşadığımız tüm kaoslarda ve savaşlarda bu tablo 1 numaralı etkendi. Yakın bir gelecekte durdurulamazsa Çin zirveye oturacaktı.
Mutlaka 2. Dünya Savaşı'nda olduğu gibi Amerika'nın önce Çin'i bölge ülkeleriyle savaştırması ardından buraya çökmesi ulusal güvenliği ve çıkarları için hayati önem taşıyordu. Önce yalnız ve zayıf bırakmak için müttefiklerinden başladılar.
Rusya'yı, Zelensky gibi komedyen bir Cumhurbaşkanı ile savaşa sokup yıpratma moduna geçtiler. İran da Çin'in en büyük enerji deposu görevini üstlenmiş diğer müttefikiydi. ABD aniden Afganistan'dan çekilip ülkeyi Taliban'a bıraktı.
Buna en çok sevinenlerin başında İran geliyordu.
Ancak kısa zamanda şoka girdiler. Çünkü Taliban'da Şia'ya şiddetle karşı çıkan grup hakimiyeti ele geçirmişti. Bir anda İran sokakları "Kahrolsun Taliban" diye bağıran, savaş isteyen onbinlerle doldu. İran ordusu, Taliban'la Afganistan'a sızıp çatışacak militarist örgütler kurmaya başladı. Türkiye'nin yardımıyla Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ'daki işgali sonlandırması bir anda oyunun şeklini değiştirdi. Tahran, Irak'ta "İran içişlerimize karışmasın" diyen Sadr'ın seçimleri kazanması ile bir darbe de oradan yedi. Irak, bu sayede İran'a rağmen Türkiye ile ilişkiler kurup PKK ile mücadele kararı alıyor, bizimle "Orta koridor" projesine imza atıyordu.
Üstelik "ABD ülkemizden defol" diyordu.
Afganistan ve Şia düşmanı Taliban tarafından yukarıda kuşatılıyorum korkusuna kapılan İran, Türkiye'nin Kafkaslar'da güçlenmesi, Dağlık Karabağ işgalini Azerbaycan ile sonlandırması sonucunda paniğe kapıldı. Afganistan'ı bırakıp, Azerbaycan tarafına yöneldi. Üstelik ülkesinin 3'te biri de Azeri uyrukluydu.
Azerbaycan'dan kat kat fazla Türk İran'da yaşıyordu. O panikle Dağlık Karabağ savaşında Ermenistan'ı destekleyip, Azerbaycan ile büyük gerilim yaşadılar.
Hatta Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev İran ile sınır olan nehrin bir ucunda poz verirken bir fotoğraf tüm dünyaya servis ediliyordu. İran tarafından bir dürbünlü tüfekle Aliyev namlunun ucundaydı. Paniğe kapılıp tezgaha düşen İran, Türkiye'ye ajanlarını göndererek İsraillilere suikast gerçekleştirip işi Ankara'ya yüklemeye hazırlanırken Türk istihbaratı bu oyunu da bozuyordu. Türkiye, Ermenistan'a gözdağı vermek için Azerbaycan ve Pakistan ile ortak tatbikat yaparken, İran üzerine alınıp hemen karşı tatbikat düzenleyerek misilleme yapıyordu. Azerbaycan ile çatışacak bir İran, dolayısıyla Türkiye'yi de bu gerilimin içine çekecekti.