GAZZE'DE SON PERDE

Gazze'de İsrail'in uyguladığı soykırım ve şiddet her geçen gün daha da artarken ateşkes sağlanması konusunda bir takım yeni gelişmeler de ortaya çıkıyor. 6 Mayıs'ta Kahire'de başlayan barış görüşmeleri İsrail'in uzlaşmaz tavrı yüzünden sonuçsuz kaldı. Kahire'de kurulan görüşme masasına İsrail'den önce ABD temsilcisi olarak CIA başkanının gelmesi oldukça dikkat çekici bir ayrıntıydı. Bu son görüşmelerde ABD'nin ateşkes sağlanması konusunda oldukça fazla gayret gösterdiği dikkatlerden kaçmadı. Tam da Hamas ikna edilmişken son anda İsrail'in adeta masada el yükseltmek için refah sınır kapısına operasyon yapması İsrail'e yönelik tepkileri de artırdı. İşin biraz daha arka planını inceleyecek olursak Gazze savaşı aynı zamanda İsrail'le ABD arasında adeta politik bir savaşa da dönüşmüş gibi görünüyor. Bir taraftan öğrenci olayları ve azalan toplumsal destek nedeniyle, diğer taraftan dünya kamuoyunun baskısına bağlı olarak zor durumda kalan Biden yönetimi bir an önce Gazze'de bir ateşkes yapılmasını istiyor. Aslında şu anki pozisyon olarak ABD yönetiminin buna acil ihtiyacı olduğunu da söyleyebiliriz. 8 Mayıs tarihinde ABD Başkanı J.Biden'ın CNN İnternational kanalına verdiği röportajda adeta suçun ikrarı gibi İsrail'in ABD silahlarıyla Gazze'de sivilleri öldürdüğünü söylemesi ve 10 Mayıs tarihinde ABD Dışişleri Bakanlığınca yayınlanan ve resmi devlet belgesi niteliğinde olan raporda İsrail'in Gazze'de yaptıklarının daha detaylı olarak açıklanmış olması ABD ile İsrail arasındaki politik mesafenin artmaya başladığının göstergesi olarak kabul edilebilir. Aynı şekilde ABD tarafından İsrail'e sevkiyatı durdurulan 3500 adet füze ve mermilerin halen gönderilmemiş olması da İsrail'e önemli bir mesajdır. Sonuçta ABD iç ve dış kamuoyu baskısı ve yaklaşan başkanlık seçimlerini kaybetme ihtimali nedeniyle İsrail'le olan mesafesini biraz açmış görünüyor. Daha açık bir ifadeyle ABD yönetimi seçimleri kaybetmekle İsrail'e yardım etmek arasında sıkışmış durumda. Bu arada İsrail'in de ABD ile olan ilişkilerinde sınırları zorladığını görmekteyiz. Artık ABD'den destek alan değil ABD'yi yöneten bir İsrail rolünü oynamaya çalışan Siyonist yönetim ortaya çıkmış durumda. Elbette ABD İsrail'e her zaman koşulsuz destek sağlamayı milli devlet politikası olarak uygulamaya çalışıyor. Ancak kontrol edemediği bir İsrail'e destek verip vermeyeceğini veya ne kadar destek verebileceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Bununla birlikte İngiltere ve Fransa'nın da Birleşmiş Milletler'deki oylamalarda çekimser kalması İsrail'in Avrupa nezdinde de giderek yalnızlaştığını göstermesi bakımından önemli. Acaba büyük İsrail ve büyük MOSSAD efsanesi çöktükten sonra İsrail'e sonsuz destek politikası da çöküyor mu diye merak ediyorum. Zira saha gerçekliği İsrail'in bütün propaganda ve algı operasyonlarına rağmen farklı şeyler söylüyor. Önce İsrail Refah'a operasyon yapıyor şeklinde verilen haberlerin aslında sadece refah sınır kapısıyla sınırlı olduğunun, Gazze kuzeyinde halen Hamas'la İsrail güçleri arasında çatışmaların devam etmesinin aslında İsrail'in Gazze'de kontrolü sağlayamadığının anlaşılması içi boş propagandaların sonuç vermediğini gösteriyor. Bunların da ötesinde İsrail'in refaha kapsamlı bir saldırı yapması İsrail'i çok zor durumda bırakacak sonuçlar doğurabilir. Ölü ve yaralı halen 15 bin civarında kaybı olduğu tahmin edilen İsrail'in zayiatının olası Refah saldırısıyla 20 binin üzerine çıkma ihtimalinin bulunması İsrail hükümeti üzerinde iç ve dış kamuoyu baskısını artıracaktır. Ayrıca İsrail refaha saldırsa bile kesin bir zafer elde edemeyeceği ve kontrol sağlayamayacağı için de israil açısından başka sakıncalı durumların ortaya çıkmasına da neden olabilir. Bekleyip göreceğiz. Allah Filistinli kardeşlerimizin yardımcısı olsun.