Kalkınma yolu projesi

Geçtiğimiz hafta Türkiye ile Irak arasında imzalanan toplam 26 mutabakat zaptı ile hayata geçirilmesi planlanan kalkınma yolu projesi sadece Türkiye ve Irak'ı değil bütün bölgeyi kalkındıracak muhteşem bir proje. Tamamlandığında ticaret hacminin yaklaşık 600 milyar dolar olacağı tahmin edilen bu proje ile Türkiye ve Irak'ın yanında Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin de katılımıyla dünya lojistik hacminin büyük bölümünün Basra Körfezi'nden Türkiye'ye uzanan 1200 km uzunluğundaki bu rotadan geçmesi bekleniyor. Bitirilmesi için yaklaşık 17 milyar dolarlık yatırım yapılması gereken kalkınma yolu projesinde Türkiye'ye düşen yatırım payı 6 milyar dolar civarındadır. İlk etapta Irak'ın Basra Körfezi'nde bulunan Faw Limanı'ndan Türkiye'ye kadar olan alanda demiryolu ve otoban yolların tamamlanması ve bunun için Türkiye'de 133 kilometrelik ilave demiryolu yapılması planlanmıştır. Her ne kadar şimdilik herhangi bir açıklama yapılmamış olsa da Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin enerji ve ulaştırma bakanlarının kalkınma yolu projesi için yapılan anlaşmaları imzalamaları önümüzdeki dönemde bölgedeki enerji eko politiğinde de önemli gelişmelerin olacağının habercisi gibi. Çünkü bu her iki ülke önemli doğalgaz ve petrol rezervlerine sahip. Tarım ve endüstrinin olmadığı bu iki ülkede enerjinin Irak üzerinden Türkiye'ye geçirilmesi ve buradan Avrupa'ya gönderilmesi Ortadoğu için tarihi bir fırsattır. Bunun için de en uygun seçenek denizden veya karadan döşenecek boru hatlarıyla enerjinin Ortadoğu'dan Avrupa'ya doğrudan bağlanmasıdır. Dediğim gibi bu konuda henüz tam bir netlik yok ama olursa kara ve demiryollarının yanında boru hatlarını da görmek hiç sürpriz olmayacak. Dünyanın üretim üssü olan başta Çin ve Hindistan olmak üzere Uzakdoğu'nun ürettiği malların şu an için en kısa rota olan kalkınma yolu üzerinden kara ve demir yollarıyla Avrupa ve diğer Batı ülkelerine taşınmasının yanında Ortadoğu enerjisinin de aynı rotadan batı ülkelerine taşınması, bölgeye büyük bir zenginlik getirecektir. Tabii bütün bunların olabilmesi için bölgede güvenliğin sağlanması şart. Güvenlikle ilgili yapılan açıklamalardan Irak devletinde özellikle başta PKK ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin yok edilmesi olmak üzere güvenliğin sağlanması için Türkiye ve Irak'ın birlikte gerçekleştirecekleri dört aşamalı bir plandan söz edilmekte. Birinci aşamada Irak'ın kuzeyindeki yaklaşık 20 bin km karelik dağlık alanların Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından terörden temizlenmesi ve tam olarak kontrol altına alınmasıdır ki bu süreç başlamıştır. İkinci olarak demiryolu ve karayolu hattının geçtiği ağırlıklı olarak Dicle Nehri'nin batısında yer alan ulaşım güzergahının güvenliğini sağlayacak karakolların, güvenlik ve kontrol noktalarının kurulması böylece en geç 2025 yılına kadar güzergah güvenliğinin tesis edilmesidir. Bununla paralel olarak Suriye Irak sınırında Türkiye-Suriye sınırında olduğu gibi kontrolsüz geçişleri önleyecek şekilde duvar, engel sistemleri, gözetleme ve savunma mekanizmalarının oluşturulmasıdır. Şayet Irak ile Suriye sınırı güvenli hale getirilirse güzergah güvenliğiyle birlikte düşünüldüğünde Sincar'da PKK'nın varlığı sona erecektir. Son olarak ortak harekat merkezinin tesis edilmesi, Irak'ta mevcut Başika üssü ile doğuya uzanımı hattında TSK'ya ait yeni üslerin kurulmasıyla birlikte derinliğine güvenliğin sağlanması için Kuzey Irak bölgesel yönetimine bağlı unsurlar ile merkezi Irak yönetimine ait Irak ulusal güçlerinin katılımıyla güneye doğru süpürme harekatlarının yapılmasının planlandığı değerlendirilmektedir. Bu amaçla kurulacak ortak harekat merkezinin general seviyesinde bir Türk komutan tarafından sevk ve idare edileceğini de belirtmek isterim. Sonuç olarak hem güvenlik hem de alt yapı açısından faaliyetlerin en geç 2028 yılına kadar tamamlanması öngörülmektedir. Başta Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere sürecin bu noktaya getirilmesinde emeği geçen herkese şükranlarımızı sunuyorum. Çok yaşa Türkiye'm.