İnanç baskısı yüzünden göç edenler

Son yıllarda en çok konuşulan konulardan biri göçler: Türkiye'ye gelenler ve Türkiye'den gidenler... Kimileri işsizlikten kaçıyor, kimileri çocuklarına daha iyi bir gelecek kurmak istiyor, kimileri de Türkiye'de gericileşmeden ve adaletsizlikten yıldığı için gidiyor.

Bir grup daha var ki onları pek kimse anmıyor: Türkiye Cumhuriyeti'nin bazı vatandaşları, artık ülkedeki inanç baskısına dayanamadığı için ülkeden ayrılmak zorunda kalıyor.

Onlardan biri olan endüstri mühendisi Arda Özbek, bana neden bir zamanlar kendisini ait hissettiği Türkiye ile bağının koptuğunu ve başka bir ülkeye göç etmek istediğini anlatırken bugüne kadar verdiği mücadeleden örnekler de gösterdi.

Evrim teorisi müfredattan çıkarıldığında ya da Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamalarında sürekli dine atıf yapıldığında bunun laik bir devlette olmaması gerektiğini anlatan eleştirilerini ilgili kurumlara ve CİMER'e göndermiş. Karşılığında aldığı tek yanıt, "Başvurunuz kayda alınmıştır, bilgi edinmenizi rica ederiz" olmuş.

Özbek, Türkiye siyasal İslam'ın kıskacı altına alınırken toplumun sessizliği ve "Pırıl pırıl gençler ateist oldu" diyen CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır gibi birçok siyasetçinin inancı olmayanları hedefe koyan sözlerine duyduğu tepkiden söz etti. Toplumda inançsız kesime yönelik ayırımcılığa karşı direnirken okuma çağına gelen oğlu için duyduğu endişeler artmış ve geçen yılki genel seçimlerden sonra eşi ile birlikte ülkeden ayrılmaya karar vermişler.

ZORUNLU DİN EĞİTİMİ İNSAN HAKLARINA AYKIRI

Yüksek lisansını pazarlama üzerine yapan Özbek'in Türkiye'deki baskı ortamına ilişkin önemli bir tespiti var:

"Pazarlama eğitiminde kullanılan bir 'hijyen faktörü' tabiri vardır. Mesela siz bir fırıncıysanız, dışı çıtır, ağırlığı 300 gr. olan vb. asgari beklentileri karşılayan bir ekmek yapmak zorundasınız. Bu hijyen faktörüdür. Ekmeğin zeytinlisini, cevizlisini de yapabilirsiniz. Bu sizin farkınızı ortaya koyar. Ülkeye dönecek olursak Türkiye'de vatandaşın hijyen faktörleri ortadan kalkmış durumda. Bu ülke, vatandaş büyütme vasfını ortadan kaldırdı. Benim can güvenliğim, çocuğumun eğitimi risk altında. Ateist olmama rağmen vergilerimi dini vakıflar için kullanıyorlar, bir de çocuğuma göz dikiyorlar!"

Din eğitimi konusundaki baskı, sadece Alevi aileler için değil, inançsız olan aileler için de büyük bir sorun. İlkokullarda dördüncü sınıftan itibaren zorunlu din dersi uygulanırken ortaokul öğrencileri zorunlu din derslerinin yanında seçmeli din derslerini de almak zorunda bırakıldı. Ayrıca ÇEDES projesiyle eğitimdeki gericileşme iyice hızlandırıldı.

Bunlara karşı olan velilerin zorlu bir hukuk mücadelesine girişmesi gerekiyor. Çünkü Anayasa Mahkemesi'nin anayasanın 24. maddesine dayanarak verdiği, "Türkiye'deki tüm ilk ve ortaöğretim kurumlarında din kültürü ve ahlak öğretimi yapılması zorunludur" kararı var.