Hilafet çığlıklarını normalleştirme çabaları başladı!

"Türkiye'de İslamcı kesimden kimse 'Yeniden hilafet kuralım' falan demez. İslamcıların bu konuyu tartışmasını çok isterim. Hilafet geri gelse İslamcılar ne düşünür, çok merak ediyorum. En çok hilafet isteyenler bile bunun bir karşılığı olmayacağını biliyorlardır."

Medyascope adlı medya platformunda yayımlanan videoda bu görüşleri dile getiren kişi sahte "liberal" kesimden Nuray Mert. İlginç çünkü kendisi bu sözleriyle niyet okumuş.

01.09.2014'te Diken'de yayımlanan yazısında, "AKP'yi 'muhafazakâr demokrat' ve daha sonra sadece 'muhafazakârların partisi' diye tanımlıyorduk. Çünkü kendileri partilerini ve siyasetlerini böyle tanımlıyorlardı. Hatta 'İslamcı' tanımından özellikle kaçınıyorlardı. Peki, kandırıldık mı 'Evet ve hayır', daha doğrusu 'Hayır ve evet.'

'Hayır', çünkü içinde benim de olduğum farklı bakış açılarına sahip birçok demokrat, Kemalistlerin bizi zorladığı 'niyet okuması'nı reddettik. Bu, sonuna kadar doğru bir yaklaşımdı. Unutmayalım, niyet okuma, otoriter bir siyaset yaklaşımının ifadesidir" cümleleri kendisine aitti.

Demek ki Kemalistler, birçok alandaki açık veriyi değerlendirerek, örneğin R.T. Erdoğan'ın "Demokrasi amaç değil araçtır" ya da "Hem laik hem Müslüman olunmaz" demesini, "Başörtüsü konusunda söz söyleme hakkı yargının değil ulemanındır" diye konuşmasını, Anayasa Mahkemesi'nin 11 üyesinden 10'unun AKP'nin laiklik karşıtı odak olduğu konusunda görüş birliğine varmasını göz önünde bulundurarak, AKP'nin siyasal İslamcı olduğunu söyleyince "niyet okumuş" oluyor ve "otoriter" diye yaftalanıyor. Ama Mert, mitingde tevhit bayrağı açıp hilafet çığlıkları atanların bile "Hilafet kuralım" demeyeceğini söyleyerek niyet okuyabiliyor!

Bu çelişkiyi savunmak için de argümanı hazırdır eminim. Çünkü 2014'teki aynı yazısında, "Ben, diğer birçok demokrattan farklı olarak, dinin kamu alanı bir yana, siyasal alanda da rahatlıkla yer alabilmesi fikrine destek veren biriydim ve halen öyleyim" diyen de "laikçi" diye tanımladığı kesim ile sorunu olan da kendisi.

12 Eylül 2010'da yargının iktidar eliyle FETÖ'ye teslim edildiği referandumunun altı gün öncesinde Hürriyet'teki yazısında, "Laikçi çevre ile yıllarca bunca didişmemin nedeni, bu niyet okuma girişimi, bu irtica saplantısıdır" görüşünü savunarak "Sonuçta, geldiğimiz noktada tehlikede olan laiklik değil, demokrasidir!" diye yazabilen Nuray Mert gibiler, laiklik olmadan demokrasinin kurulamayacağını bile kavrayamadı.