Her şey planlı: Bahçeli, Çakıcı, Samast...

2014'te Balyoz davasından tutukluyken MHP Milletvekili seçilen Engin Alan hakkında hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi (AYM) hakkında "İyi ki AYM vardır!" diyen Bahçeli'nin, son yıllarda sürdürdüğü "AYM kapatılsın!" çıkışının sonunda kurumun başkanı Zühtü Arslan'a "terörist" imasında bulunarak "Türk devletiyle uğraşma, cesaretin varsa Kandil'e git" aşamasına varması...

Bahçeli'nin "Leyla Güven, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Figen Yüksekdağ, Can Dündar başta olmak üzere PKK'li ve FETÖ'cülere hak ihlali kararıyla can simidi uzatan Anayasa Mahkemesi'dir" demesine HEDEP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun tepki göstermesi üzerine, ülkücü mafya lideri Alaattin Çakıcı'nın Gergerlioğlu'nu "Densiz herif. Aklını başına al, sakın bir daha boyundan büyük laflar etme!" sözleriyle tehdit etmesi...

Gazeteci Hrant Dink'in katili Ogün Samast'ın 16 yıl hapis yattıktan sonra tahliye edilmesi...

ERDOĞAN'IN İTTİFAKLARA İHTİYACI DAHA FAZLA

Son birkaç günde meydana gelen bu olayların hepsinin Yargıtay ile AYM arasında yaşanan skandal ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Çünkü iktidar, yapmak istediği anayasa değişiklikleri öncesinde, Anayasa Mahkemesi'ni yeniden yapılandırarak bir engel olmaktan çıkarmayı planlıyor.

Bu krizler bilinçli olarak yaratılarak AYM'nin sorun haline dönüştüğüne, var olan yasaların ve anayasanın yetersiz olduğuna ve bunların değiştirilmesi gerektiğine dair algı güçlendiriliyor.

Ogün Samast'ın bu ortamda salınması ise elbette Çakıcı'nın yazılı tehdidi gibi rastlantı değil. Planlanan anayasa değişiklikleri demek ki öylesine tepki çekecek ki Erdoğan bütün bu operasyonu yapabilmek için ittifaklara ve dışarıdan destek aldığı güçlere daha çok ihtiyaç duyuyor.

MECLİS'TE OTURMA EYLEMİ ETKİSİZ

Yargıdaki kaos bilinçli olarak tırmandırılırken, CHP'nin ilk gün baroların yürüyüşüne katıldıktan sonra yine sokağı bırakarak TBMM içinde oturma eylemi yapması, yargı darbesini bir şekilde meşrulaştırıyor.

Arada bir sıra kapaklarına vurarak, akşamları kendilerine yakın TV kanallarına canlı bağlanarak, yüzlerinde tebessümle görüş bildiriyorlar. Bu ancak demokrasinin asgari ölçüde de olsa işlediği, Meclis'in işlevini yerine getirdiği, medyanın bağımsız olduğu ülkelerde sonuç verebilir.