Ayağa kalkanlar ve yerde sürüklenenler
Uzun zamandır TBMM'nin açılışında Erdoğan karşısında ayağa kalkmayan CHP'lilerin bu dönem ayağa kalkması üzerine daha önce yazmıştım ama söyleyeceklerim bitmedi. Özgür Özel'in Erdoğan'ın ayakta karşılanması kararı karşısında CHP grubunun yarıya yakını tepkisini genel kurula girmeyerek, bir bölümü de salona girip ayağa kalkmayarak gösterdi. Böylece grup üçe bölündü.
Bu durum, ülkede hangi kesimler CHP yönetiminin kararına uyardı diye düşünmeme yol açtı.
Ayda 12 bin 500 TL ile açlığa mahkûm edilen emekliler ve asgari ücretle sürünen çalışanlar ayağa kalkmayı bırakın, salonu terk ederdi.
Kadınlar, Türkiye'yi İstanbul Sözleşmesi'nden tek imzayla çeken AKP genel başkanı karşısında ayağa kalkmaz, kürsünün önünde eylem yaparak protesto ederdi.
Yeni Soma katliamları olmasın diye çıplak ayakla Ankara'ya yürüyen ve hükümetten konuşacak kimseyi bulamayan Fernas işçileri de ayağa kalkmaz, yere yatıp baretlerini taşa vururdu.
Geleceğe ilişkin umutlarını yok eden yirmi iki yıllık iktidarın başı karşısında gençler ne yapardı En sert sloganları atarlar ama ayağa kalkmazlardı.
"Giderlerse gitsinler" denerek adeta kovulan doktorlar, bilim insanları ne yapardı Büyük olasılıkla kayyum rektör atanarak liyakat krizinin ayyuka çıkarıldığı Boğaziçi Üniversitesi'nde her gün yaptıkları gibi sırtlarını kürsüye dönerek ellerindeki pankartlarla sessiz ama etkili bir eylem gerçekleştirirlerdi.
Hükümetin uyguladığı yanlış politikalar yüzünden üretim yapma olanakları neredeyse yok edilen çiftçiler, ürettiklerini kasalarla Meclis'te getirip yere dökerek salondan ayrılırlardı.
Gericilik kıskacı altında tarikatlara teslim edilen milli eğitim sistemi içinde çağdaş eğitim vermeye çalışan öğretmenler, oturma eylemi yapardı.
Bağımsızlığı yok edilen yargının adaletli temsilcileri, anayasaya uymayan biri karşısında cüppelerini sıralara bırakıp giderdi.
Meslek etiğini her şeyin üzerinde tutan onurlu gazeteciler, kalemlerini yere atarak boyun eğmeyi reddederdi.
Hayvan hakları savunucuları, talimat verip çıkarttığı "katliam yasası" yüzünden ülkenin her yerinde korkunç hayvan cinayetlerini tetikleyen bir hükümetin başı karşısında, en ağır cümleleri haykırır, yaşam hakkını savunurdu.
Hepsinden önce, bu ülkenin kurucusuna "ayyaş" diyen biri karşısında gerçek laik Cumhuriyet savunucusu hiç kimse ayağa kalkmaz, "Mustafa Kemal'in askerleriyiz!" diyen teğmenler gibi slogan atardı.