3 Mart'ı bayram gibi kutlamak

Bugünkü yazıma, geçen yıl bugün, genel seçim öncesinde yayımlanan yazımı sonlandıran satırlarla başlıyorum:

"Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu sağlayan devrim sürecinde laikliğin önü 3 Mart 1924'te kabul edilen yasalarla açıldı. Bu tarih, Türkiye'de tüm ilericilerin, aydınların, devrimcilerin bayram gibi kutladığı bir tarih olmalıdır çünkü 23 Nisan 1920 ve 29 Ekim 1923 kadar önemlidir.

3 Mart'ı, 100. yıldönümünde bayram havasında kutlamak için laik Cumhuriyete sahip çıkın!"

100 YILDA NEREDEN NEREYE...

3 Mart 1924'te TBMM'de Üç Devrim Yasası'nı kabul edenler, bu ülkenin tarihinde çığır açtı ancak önümüzde açılan o ufuk, devrimin yoluna bir çığ gibi düşen siyasal İslamcı gericilikle kapatıldı.

Görevi yasaların şeriata uygunluğunun denetlenmesi olan şeyhülislamlık kurumunun yerine kurulan Şeriye ve Evkaf Vekâleti'nin (Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı), laik bir devlette yer alması düşünülemeyeceğinden devrimin gereği olarak kaldırılması zorunluydu. 429 sayılı yasayla Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı'nın yerine kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı, Müslümanların inanç işleriyle ilgilenmek üzere Başbakanlığa bağlı olarak kuruldu, ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğü oluşturuldu. Fakat bugün Diyanet, AKP'nin gerici politikalarını uygulayan bir kuruma dönüştü. 429 sayılı kanun, amacı dışında bir işleve hizmet eder hale geldi.

Aynı gün kabul edilen 430 sayılı Öğretim Birliği Yasası (Tevhidi Tedrisat Kanunu), laik, bilimsel, çağdaş bir eğitimle yetişen kuşaklar yetiştirmek amacıyla çıkarıldı. Medreseler kapatılarak ilkokul haline getirildi, Din İşleri Bakanlığı'na bağlı okullar Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanarak eğitim laikleştirildi. Bugün ise tarikatlar ile cemaatlerin okullardaki faaliyetleri ve ÇEDES projesi ile laik ve bilimsel eğitimden eser kalmadı. Artık devlet okullarındaki derslere imamlar girerken, çocuklar dersten çıkarılıp camiye götürülüyor.

431 sayılı yasa ile hilafet kaldırılarak ümmet toplumu yerine yurttaşlık temelinde bir ulus devlet olma bilinci geliştirildi. 8 Nisan 1924'te şeriye mahkemeleri kapatılınca cumhuriyetin laikleştirilmesi hız kazandı. 17 Şubat 1926'da Medeni Kanun kabul edildikten sonra 10 Nisan 1928'de anayasanın 2. maddesinden "Türkiye Devleti'nin dini İslamdır" hükmü çıkarıldı. Laiklik ilkesi, bütün bu gelişmelerden sonra, 1924 Anayasası'na 5 Şubat 1937'deki değişiklikle devletin niteliği olarak eklendi.

LAİKLİK İÇİN BİRLİK OLMALI

1919'da Atatürk'ün Samsun'a çıktığı tarihten itibaren düşünürsek, 18 yıla yayılan eşsiz bir mücadele bu. Günümüzde ise sanki bunlar yaşanmamış gibi, anayasaya karşı olmasına rağmen, sokaklarda gericilerin hilafet ve şeriat sloganları yankılanır oldu!