Yapay zeka ve konfor zonu

Tarihsel bir ana tanıklık ediyoruz. Yapay zeka devriminin kavşağındayız. Belki de köprüden önceki son çıkıştır, bunu ileride tarihçiler yazacak.

Geçtiğimiz günlerde Business Insider'da1 okuduğum bir haberi neredeyse tüm arkadaşlarımla paylaştım. Pek çoğu da tıpkı benim gibi heyecanlandılar. Hatta gelen yorumlardan biri de "İleride çocuklarımıza yapay zeka devrimini gördüğümüzü söyleriz" şeklinde idi. Ne kadar da doğru bir tespit.

Haberi kısaca özetlemek gerekirse, Brown Üniversitesi başta olmak üzere, birkaç farklı Çin üniversitesinden bir araya gelen araştırmacılar, birkaç yapay zeka botuna değişik görevler atayarak, ChatDev adında bir yazılım şirketi kurdurdular.2 Bu yapay zeka botlarından birine sen CEO'sun, birine sen teknik işlerin amiri CTO'sun, birine yazılımcısın, sen grafikersin diyerek yaptıkları işbölümü neticesinde bir yazılım projesinin baştan sona geliştirilmesini sağladılar.

Yapay zekanın ürettiği yazılımlar yüzde 86 oranında hatasız kabul edilecek düzeyde olduğu gibi, aynı zamanda da zaman ve maliyet açısından da parmakları ısırtacak cinstendi. Kendisine verilen görevi 7 dakikada tamamlayan yapay zeka botları, bu işlem serisi için sadece 1 dolarlık bir kaynak tüketmişlerdi.

Abonesi olduğum yapay zeka temalı e-posta listelerinde güç geçmiyor ki yeni yapay zeka girişimleri görmeyeyim. Hem de öyle bir iki değil, her listede en az 10-20 yeni yapay zeka temalı servis reklamı. Sabah erken kalkan yapay zeka girişimi kuruyor. Üretken dil modelini alan Üsküdar'ı geçiyor.

Böylesi bir dönemde kendimizi güncellemek, yeni bilgilerle haşır neşir olmak bir zaruret. Elbette ki bu treni yakalamak istiyorsak. "Bakakalırım giden trenin ardından" şarkısını söylemek istiyorsak o ayrı tabii, neticede serde şarklılık var. Şimdi buna da kızanlar olacaktır, yorum alanında biraz insaflı davranalım lütfen, neticede din kardeşiyiz.

Yeni bilgilerle güncellenmek demiştik. Elbette bunun bir maliyeti var. Uykusuz geceler, Netflix'deki yeni sezon dizileri izlemektense Youtube'da sıkıcı Zero to Hero videoları izlemek, kitapların sayfalarına yüz düşürmek

Bütün bunlar konfor zonunu mesken tutmuş kimseler için zor olacak tabii.

Hem karnım doysun, hem de pastam dursun diyerek yeni teknoloji ve gelişmelere iç geçirip, konfor zonundaki rahatını bozamayanları düşününce aklıma hep Hazreti Mevlana'nın Mesnevi'de anlattığı Kazvinli ve Dövmeci hikâyesi gelir.

Kazvin, İran'da bir şehir.

Bir gün Kazvinli'nin biri, bir dövmeciye gider ve dövme yaptırmak istediğini söyler.

"Ey dövmeci bana bir dövme yap, ama canımı çok acıtma" der.

Dövmeci ne dövmesi istediği sorduğunda ise Kazvinli'de arzular şelale tabii:

"Benim burcum aslan. Kükreyen bir aslan dövmesi yap. Tam aslana benzesin. Rengi de soluk olmasın"

Dövmeci nereye döveyim resmi diye sorunca da "Omzuma" demiş Kazvinli.

Dövmeci iğneyi batırır batırmaz Kazvinli basmış narayı.

"Aman usta, canımı aldın. Neyi resmediyorsun" diye sorunca, dövme ustası:

"Aslan yap demedin mi bilader" demiş.

"Dedim dedim, tabii. Neresinden başladın aslan resmi yapmaya" diye sormuş.