Bu Ateş Hepimizi Yakacak: Direnmeyen Ümmet Dağılır

Bir sabah daha

Bir sabah daha ölümle uyandık.

Bir sabah daha, gökyüzünü yaran füzelerin, korkuyla titrettiği duaların sabahı

Ve yine aynı cümleler:

"İsrail saldırdı, İran yanıtladı, dünya endişeli, Müslümanlar kınadı."

Yeter!

Artık bu döngü midemizi bulandırıyor, vicdanımızı kanatıyor.

Kudüs yanarken, Gazze çırpınırken, bebekler toprağa gömülürken sadece "lanetliyoruz" demek, artık bir inancın değil bir korkunun ifadesi haline geldi.

Bugün İran vuruluyor, dün Şam bombalanıyordu. Her gün başka bir şehir, başka bir yıkım. İsrail sadece toprağa değil, ümmetin onuruna, coğrafyanın ruhuna, insanlığın son kırıntılarına saldırıyor.

Ama biz hâlâ açıklama peşindeyiz.

Hâlâ tweet atıyoruz, hâlâ diplomatik nezaketle 'endişeliyiz' demeye devam ediyoruz.

Peki ya vicdan

Peki ya ümmetin onuru

Geçtiğimiz günlerde "Madlenie" gemisi yola çıktı. İçinde vicdanı sırtına yüklemiş 12 güzel insan.

Silahsız, savunmasız ama inançla, kararlılıkla Akdeniz'i geçmeye çalışan bir yürek kervanı

Ve ne oldu

Tutuklandılar.

İsrail, yine en basit insanî iradeyi bile suç saydı.

Böyle bir dünyada yaşıyoruz artık.

Sustukça, korktukça, geri çekildikçe cesaret cezalandırılıyor.

Ve bir şey daha oluyor: Zulüm büyüyor.

Bu coğrafyada herkes sınanıyor.

Ama en çok Müslümanların suskunluğu sınavdan sınıfta kalıyor.

Kudüs işgal altındayken lüks sofralarda iftar açanların, Gazze yanarken moda defilesine gidenlerin, İran bombalanırken "tarafsız kalmayı" seçenlerin tarih önünde hesabı ağır olacak.

Ey vicdanı hâlâ sağ olanlar!

Ey yüreği hâlâ atanlar!

Ey ümmetin dirilişini bekleyenler!

Artık söz bitti.

Artık sloganlar değil, eylemler zamanı.

İsrail'in bölgedeki eylemleri artık sadece bir devletin saldırganlığı değil; bir medeniyetin boğazına çökmüş sistemli bir boğma girişimidir.