Merkez Bankası, politika faizini yüzde 43'ten YÜZDE 40.5'e indirdi. Karar, enflasyonda yavaşlama ve talep koşullarındaki sakinliğin işareti olarak algılandı.
Para Politikası Kurulu (PPK), faiz oranını yüzde 43'ten yüzde 40.5'e indirdi. Gecelik borçlanma ve borç verme faizlerinde de benzer indirimler yapıldı. Bu oranlar bankaların kredi fiyatlamasından şirketlerin yatırım maliyetine, vatandaşın borçlanma koşullarına kadar doğrudan etkili olacak kararlar. Kararın arkasında enflasyondaki yavaşlamanın belirgin etkisi hissediliyor. Ağustosta fiyat artış hızının gerilemesi, Merkez Bankası'na böylesi bir adım atma alanı açtı. Ancak yavaşlama kadar devamının da gelmesi bir o kadar önemli.
Ekonomide ikinci çeyrek büyümesi beklentilerin üzerinde gelse de iç talep aynı canlılığı göstermiyor. İhracat oranlarındaki artış büyümenin yönünü işaret eder nitelikte. Yurt içinde tüketimin sınırlı seyretmesi ise fiyat artışlarının hız kesmesinde önemli rol oynuyor. Veriler Banka'nın "dezenflasyonist" olarak tanımladığı koşullarla uyumlu. Büyüme canlı, iç talep zayıf, ihracat rakamlarında artış var. Bu durum para politikasının yönünü belirleyen kritik unsur. Enflasyondaki yavaşlamaya rağmen, mutfakta henüz arzu edilen sakinleşmeye ulaşılabilmiş değil. Gıda fiyatları hâlâ yüksek; kira ve ulaştırma gibi hizmet kalemleri de yapışkanlığını koruyor. İşte bu nedenle Merkez Bankası, "yavaşlama var" derken temkini elden bırakmıyor.
Beklentiler ve riskler
Enflasyon beklentileri ise henüz kırılmış değil. Yüksek kalan beklenti, iş dünyasının ve tüketicinin fiyatlama davranışlarını ister istemez bozmaya devam ediyor. Küresel gelişmeler de bu denkleme yeni riskler ekliyor. Bu itibarla tablonun tamamen iç dinamiklerle açıklanamayacak kadar karmaşık olduğu da göz ardı edilmemeli. Bu noktada devreye giren Orta Vadeli Program dikkat çekiyor. TCMB, kendi kararlarını bu programın makroekonomik çerçevesine dayandırıyor. Böylece sadece para politikası değil, maliye politikasıyla da uyumlu bir yol haritası çizilmeye çalışılıyor. Bu da kararların tek ayaklı değil, bütüncül bir zeminde ilerlediğine işaret ediyor.
Piyasalara mesaj
Tüm bu çerçeve, piyasalara iki yönlü bir mesaj gönderiyor. Bir yanda enflasyondaki yavaşlamaya güven var; diğer yanda "kontrol elimde" vurgusuyla temkin korunuyor. Bu, piyasaların tek taraflı beklentiye kapılmasını engelliyor. Yatırımcı açısından ise karar, fırsat penceresi kadar risk ihtimalini de içeriyor. TCMB'nin ihtiyatlı dili, aşırı dalgalanmaları sınırlayabilir. Bu nedenle yatırımcı psikolojisinde aceleci iyimserlik yerine kontrollü bir bekleyiş daha önemli. Sonuçta, tüm adımların nihai amacı tek haneli enflasyon hedefine ulaşmak. Bu hedef şimdilik uzak görünse de, TCMB'nin kararlı hatırlatması, hem içeride hem dışarıda güven vermeye yönelik bir strateji olarak öne çıkarken aynı zamanda güçlü bir motivasyon kaynağı oluyor.