Yol haritası netleşti

Geçen hafta faiz kararını açıklayan ABD Merkez Bankası, hâlâ piyasaların ana gündem maddesi konumunda. Faiz beklendiği üzere değişmezken, faiz arttırmı için mart ayına işaret edildi. Yapılan açıklamalar piyasaları dalgalandırdı. Böylece 2020'nin mart ayında başlayan parasal genişlemenin de sonuna yaklaşıldığı yönünde değerlendirmeler geldi. Yol haritası da şekillendi.Piyasaların ana gündemi ABD Merkez Bankası (Fed) olmaya devam ediyor. Geçen haftaki toplantı sonrasında yapılan açıklamalar yatırım araçlarında dalgalanmaya neden oldu. Faiz beklendiği üzere değişmedi. Tahvil alımlarının tamamlanması, mart ayından itibaren faiz artırımlarının başlaması, bilanço küçültme ve beklenenden daha hızlı hareket edilmesi yönünde gelen açıklamalar oldukça 'şahin' bulundu. Ayrıca enflasyondaki kötüleşme ve ekonominin güçlü olduğu konusu vurgulandı. Son dönemde gerek Başkan Powell, gerekse Fed bölge başkanları politika değişimi konusunda bir hazırlık yapmışlardı. Ancak bu netlik ve sertlikteki açıklamalar beklentileri aştı. Kısaca, Koronavirüs süreciyle Mart2020 tarihinde başlayan ve piyasaları besleyen parasal genişleme, düşük faiz ve bol likidite ortamının artık sonuna gelinmiş görülüyor. Yol haritası belli olmuş, karar verilmiş, gerisi daha çok takvim meselesi haline dönüşmüş gibi. Bu aşamada söz konusu değil ama yine de olağanüstü gelişmeler olursa erteleme olabilir. Çünkü Omikron varyantı ve Rusya-Ukrayna gibi gelişmeler gündemde yer tutmaya devam ediyor. Fed'in bu işin adını koymasında şartların dayatılmasının önemli payı var. ABD'de enflasyon ve büyüme (GSYH) verileri son 40 yılın en yüksek seviyelerinde, Fed bilançosu 9 trilyon dolara dayanmış ve tarihinde olmadığı kadar şişmiş, istihdam oldukça iyi durumda. Isınan ekonominin soğutulması gerekli. Bu şartlarda sürdürülmesinin riskleri fazla. Enflasyonun kontrolden çıkması akla ilk gelen risklerden biri. Geçtiğimiz aylarda Fed yetkilileri, zamanlama konusunda tereddütler yaşamışlardı. Zamanından önce yapılacak parasal sıkılaşmanın ekonomik büyümeye zarar vermesi veya sıkılaşma için geç kalınıp enflasyonun kontrolden çıkma riski, kararsızlık yaratmıştı. Fed Başkanı Powell, "Ekonominin artık desteğe ihtiyacı yok" diyerek bir bakıma noktayı koydu. Gerekçeler makul ve anlaşılabilir. Ama bundan sonrasının ne olacağı ve piyasalara nasıl yansıyacağı ayrıca önemli.TEMKİNLİ PİYASA GÖRÜNÜMÜİlk tepki olarak başta ABD ve Almanya olmak üzere borsalarda satışlar görüldü. Bu durum Borsa İstanbul'a da kısmen yansıdı. ABD 10 yıllık bono faiz oranı sert yükseldi ve yüzde 1.90 seviyesini test etti, ABD dolarının da değer kazanmasıyla altının ons fiyatı gerileyerek tekrar 1.800 doların altına çekildi. Altın, Rusya-Ukrayna gerginliği ve güvenli liman özelliğinin öne çıkmasıyla kazanımlarını geri verdi. Paranın fiyatı faizdir, anlayışından hareketle ABD doları (Dolar Endeksi 97.00 seviyesinin üzerinde) faizin artmasıyla yeniden güç kazanmaya başladı. Ancak çelişki gibi görünen bir noktaya da vurgu yapmak gerekecek. Son yıllarda ABD'de faiz oranları düşüp Fed bilançosu büyüyüp para arzı artarken ABD doları değer kazandı. Bu durumu pandemi şartları nedeniyle diğer ülke merkez bankalarının da düşük faiz bol likidite politikası uygulamasına bağlamak doğru olacak. Ancak doların güçlenmesi dışında, ayrıca Euro'nun dolara karşı değer kaybını Avrupa Merkez Bankası'ndan bu yıl için faiz arttırımı beklenmemesine vermek mümkün. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde, geçen ayki toplantı sonrası "2022 yılı için faiz arttırımı pek olası değil" demişti. Lokomotif ve referans olarak görülen Fed, faiz arttırımlarını yaparken Avrupa Merkez Bankası'nın bu kararını koruması oldukça zor olacak. Son gelişmelerin olası yansımaları, daha temkinli bir piyasa görünümü şeklinde özetlenebilir.VERİ AKIŞI YOĞUN OLACAKGelecek hafta, iç ve dış ekonomik gündemde önemli veriler var. İçeride 3 Şubat Perşembe günü TUİK tarafından açıklanacak ocak enflasyonu öne çıkabilir. Aralık ayının son günlerinde kur garantili mevduat paketine bağlı döviz kurlarında gerileme olsa da yapılan kamu (akaryakıt, elektrik, doğal gaz) ve özel sektör zamları nedeniyle bu avantaj önemli ölçüde kayboldu, beklentiler yükseldi. Geçen hafta TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu'nun yaptığı yılın ilk 'enflasyon raporu' sunumunda 2022 yılı için enflasyon tahmini yüzde 11.8'den yüzde 23.2 seviyesine yükseldi. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin beklentisi ise yüzde 30'lar civarında. Enflasyon yüksek kalsa da TCMB'nin faiz kararlarıyla ilgili bağı kalmadığı için piyasalar üzerindeki etkileri oldukça sınırlanmış durumda.