Şimdi de tesettür mağdur!

Tarihe kara bir leke olarak geçen ve siyasi saiklerle yapılan diğer darbelerin aksine tek hedefi dindar insanlar olan "28 Şubat Postmodern Darbesi"nin üzerinden tam 27 yıl geçti. Türkiye'yi onlarca yıl geriye götüren, milyonlarca insanın hayatını etkileyen, ülke ekonomisini yüz milyarlarca dolar zarara uğratan darbeciler ve hempaları o dönem benzeri olmayan zulümlere imza attı.

Eğitim hakları gasp edilen öğrenciler, uydurma delillere hapse atılan masumlar, kendi öz vatanlarında parya muamelesi gören bu ülkenin has evlatları çok acılar çekti.

Merhum Necmettin Erbakan'ı silah zoruyla indiren vesayet odakları, milli iradenin üzerinden tank paletleri ile geçtikleri yetmezmiş gibi üstüne bir de kirli postalları ile tepindi. Aradan çeyrek asrı aşkın bir süre geçmesine rağmen Müslümanların belleklerinde acı bir iz bırakan postmodern darbe, arkasında sayısız mağdur bıraktı.

"28 Şubat'ı İsrail için yaptık" itirafında bulunan cuntacılar en çok da başörtülüleri mağdur etti. Kendilerini bu ülkenin "asli unsurları" olarak gören seküler yobazlar ve jakoben elitistler, tesettürüne riayet eden hanım kardeşlerimize temel insani hakları bile çok gördü. Önce onları okullardan ve çalıştıkları kamu kurumlarından sopalarla darp ederek sürdüler.

Robocop polislerin sert müdahaleleriyle çok sayıda liseli kız öğrencinin kemikleri kırıldı. Eğitim hakları ellerinden alınan bir grup "başörtülü" öğrenci, 1999 Gölcük depreminden sonra sırf "7.4 yetmedi mi" şeklinde bir pankart açtıkları için Fatih Altaylı gibi küfürbazların hakaretine maruz kaldılar.

Yetmedi "Kara Fatma'lara" ve "öcü"lere benzetildiler. Kendilerini "aydın" sanan ve sürekli şişenin dibini bulan bazı alkolikler, "Kafaları şekerleme paketi gibi" diyerek aklınca başörtülüleri tahkir etti. Şimdilerde özgürlük havarisi kesilen CHP'li teşkilat mensupları, "Kamuda başörtüsünün özgürlüğünü istiyorlarmış. Nankör köpekler" diyerek, hakkını arayan Müslüman hanımlara hakaret ettiler. Kendilerine "Dede" diyen bazı kart zamparalar, tesettürlü kardeşlerimizi başından topuklarına kadar iyice bir süzdükten sonra, onları "davetkar" bulup, "arandıklarına" hükmettiler ve "Cinsel açlığını gençlere duyurmak" için örtündüklerini söyleyecek kadar ileri gittiler.

Müslümanların oylarıyla seçilen Ekrem İmamoğlu'nun on binlerce lira maaş bağlayarak "İBB Genel Sekreter Yardımcılığına" atadığı beyni örümcek bağlamış bir "laikçi yobaz" da "ter kokan" ve "cinsel açlıkları giderilmesi gereken" abazanlar olarak gördüğü başörtülü İSMEK çalışanlarına, akşamları itfaiyecilerle buluşturulması gerektiğini söyleyerek, namuslarına dil uzattı.

CHP'nin ağır toplarından Fikri Sağlar, başörtülü hâkimlerin adil karar veremeyeceğine hükmetti. Bunun gibi saymakla bitmeyecek sayısız laikçi vahşet örneği sergilendi.

"Hiçbir zulüm sonsuza dek sürmez" derler ya. Hamdolsun "Bin yıl sürecek" dedikleri 28 Şubat melaneti de geride kaldı ve köprünün altından çok sular aktı... Bacılarımızın başörtüsü hâlâ bazı rezillerin gözüne batmaya devam etse de artık her yerdeler.

Yaşanan değişimin ve içinde bulunduğumuz özgürlük ortamının büyüklüğü karşısında "Yüce Mevla"ya ne kadar şükretsek azdır "İkna odalarından tutun da okullardan atılmalara, "ikinci eş" olma tekliflerinden, üç-beş kuruşa tezgâhtarlık yapma"ya kadar zulmün her nev'ine maruz kalan başörtülü bacılarımız kendilerine her türlü makam ve mevkide yer bulabiliyorlar. Aslında olması gereken de buydu zaten. Bunu gerçekleştiren ve gerçek özgürlük ortamını tesis edenlerden Allah razı olsun. Bu özgürlük ortamını abartan kardeşlerimize de Allah bir an önce titreyip kendilerine gelmeyi ve özlerine dönmeyi nasip etsin.