Yardımı kesen devlet değil Tarkan olmuş!

17 Ağustos 1999'da meyana gelen depremde, tıpkı 6 Şubat'ta olduğu gibi çok büyük yıkımlar yaşandı.

Marmara Bölgesi'ni 7.4 şiddetinde sallayan depremin ardından herkes seferber olurken, bir tek "devlet" ortada yoktu.

Depremzedeler "Nerede bu devlet" diye feryat ederken, yardımcıları dönemin "Başbakan"ı Bülent Ecevit'i "uyandırmaya" dahi kıyamamışlardı

Bugünlerde aklımızla alay ederek, Başkan Erdoğan ve arkadaşlarının "asrın felaketi" karşısında aciz kaldığını öne sürecek kadar ileri giden bazı "kalemşörler" ise sanki millet o dönem yaşananların farkında değilmiş gibi...

Daha sonra o günleri anlatırken, "Yarım gün içinde çadır kurmuş, sobalarla ısınmıştık" şeklinde yazılar yazarak, Ecevit iktidarının kavurucu ağustos ayında soba kurduğunu söyleyecek kadar kuyruklu yalanlara imza atmıştı.

Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından milyarlarca liralık devasa bağışlar yapan ve malum zihniyet tarafından "vatandaşın parasıyla vatandaşa yardım ediyor" diye eleştirilen Ziraat Bankası ve Vakıfbank gibi kamu bankaları ise 99 yılında ancak bugünün parasıyla 250 bin lira gibi sembolik yardımlarla yetinmek zorunda kalmışlardı.

Çünkü hortumcular ve iş bilmez yöneticiler yüzünden onların da kasası boştu.

O dönem henüz özelleştirilmeyen ve deprem bölgesinde ücretsiz sigara dağıtarak kendince iyilik yaptığını sanan TEKEL bile daha cömert davranarak, depremzedelere bir trilyon lira nakit para desteği sağlamıştı.

O dönem başkanlığını, devalüasyon olmadan önce şahsi hesabındaki "Türk Lirası"nı dolara çevirerek görevini kötüye kullanan ve banka rezervinden 5 milyar dolar sattırarak bazı kurumlara çıkar sağladığı gerekçesiyle 4 yıl 6 aya kadar hapis istemiyle yargılanan Gazi Erçel'in yaptığı Merkez Bankası ise bugünün parasıyla 500 bin lira yardım gönderirken

Depremzedelerin acil yardım beklediği o günlerde Kızılay'dan, "büyük bir bağışta bulunacaklarını belirterek, "üç tane de boş kamyon" istemişti.

Kızılay'ın kamyonları Merkez Bankası'na gittiğinde, yardım diye binanın tadilatından artakalan dev taşlar ve molozlar yüklenmişti.

Kızılay görevlileri de "çaresiz" bu önemli "bağışı" alıp Kızılayın Etimesguttaki ana deposuna götürmek zorunda kalmıştı.

Hurdaların bedavadan taşındığını gören ve depremden birkaç ay öncesine kadar Genel Müdürlüğü'nü Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı SSK'dan tutun da DSİ, Karayolları, İş ve İşçi Bulma Kurumuna kadar yüzlerce kamu kuruluşu benzer bir yöntemle, ellerindeki çer-çöpten ihale açma zahmetine katlanmak yerine

Kızılay'a telefon edip bağışta bulunarak kurtulmuştu.

CHP zihniyetince yönetilen kamu kurumlarının çöpünü "yardım" diye depremzedelere taşımak zorunda kalan dönemin Kızılay Merkez Depo Müdür Yardımcısı Rıfat Yurt ise yaşanan rezalet karşısında;

"Maalesef kabul etmek zorundayız. Aksi takdirde bu bir görev ihmali ve görevi kötüye kullanmak olur ki, hakkımızda soruşturma üzerine soruşturma açılabilir..." diyerek dert yanmıştı.

1999 Marmara depreminde "Sakarya Vali Yardımcısı" olan, şimdilerde ise Kahramanmaraş Valiliği görevini başarıyla sürdüren Mükerrem Ünlüer, önceki gün Türkiye Gazetesi Haber Müdürü Fatih Selek'e yaptığı açıklamada, "Bu depremde devletin gücünü gördük. O zaman çadırdan konteynere geçiş bile bir yıl sürmüştü. Konutlara insanlar ancak dört yıl sonra geçebilmişti. Şimdi bir yılda arayı kapattık" diyerek, iki depremi mukayese etmiş.

Bence az bile söylemiş.