Öyle bir yargılarlar ki aklınız şaşar!
ZEKERİYA SAY
Türkiye, özellikle CHP tek parti diktasında akla hayâle sığmayacak hukuk garabetlerine şahit oldu.
Hiç hukuk bilgisi yokken "mahkeme başkanlığına" getirilen ve "Üç Aliler" olarak bilinen Ali Çetinkaya, Kılıç Ali ve Necip Ali gibi isimlerin başında olduğu "İstiklal Mahkemeleri," masum insanlarla birlikte adaleti de katletti.
Bugün CHP'lilerin arkasından gözyaşı döktüğü Zekeriya Sertel, "Hatırladıklarım" adlı kitabında, ilk başta sadece "gericiler" ve "rejim düşmanları" dediği mütedeyyin insanların gönderildiği İstiklal Mahkemeleri'ne daha sonra politikayla uğraşanların da atıldığını ve kendisinin de bir gün akşamüzeri eşiyle ve beş yaşındaki yavrusuyla Gülhane Parkı'nda otururken, gözaltına alınıp götürüldüğünü anlatmış…
Uykusuz ve kâbus dolu geçen günlerde insanların nasıl keyfi yere idam edildiklerini ve kendisinin de darağacının kıyısından nasıl döndüğünü uzun uzadıya anlatmıştı. Aralarında İslam âlimlerinin de olduğu binlerce masum sivili idam eden bu kıyım ekibinden miras kalan, "Sanığın idamına, tanığın bilahare dinlenmesine" şeklindeki skandal karar ise hâlâ bir utanç vesikası olarak karşımızda duruyor.
Yine, dün idam edilişinin 64. Yıldönümünde rahmetle yâd ettiğimiz merhum Adnan Menderes ve arkadaşları hakkında "idam" kararı veren "Yassıada Mahkemesi"nin ünlü yargıcı Salim Başol'un, "Sizi buraya tıkan güç böyle istiyor Adnan Bey..." şeklindeki ibretlik itirafı da vesayetin güdümündeki yargının adaletten nasıl uzak olduğunu özetlemeye yetiyor.
Maalesef, 12 Eylül 1980 kanlı darbesinde de benzer yargı skandallarına imza atılmıştı.
Bizzat cuntanın başındaki isim olan Kenan Evren, güya "adaletli" olmak adına; "Bir sağdan bir soldan astık. Elim bile titremedi" diyerek "hukuk" kılıfıyla işledikleri cinayetleri itiraf etmişti. CHP zihniyetinin açıktan destek verdiği 28 Şubat sürecinde de adaletin esamisi okunmuyordu.
Dönemin kudretli paşaları tarafından verilen "irtica" brifinglerine katılarak, darbecileri ayakta, elleri patlayana kadar alkışlayan "postal sevici yargıçlar' neler yapmadı ki
Örneğin… Hukukun tersyüz edildiği o süreçte, sırf Malatya İnönü Üniversitesi'nde uygulanan başörtüsü yasağına karşı çıktıkları için DGM'de yargılanan 75 sanıktan 51'i için "Anayasal düzeni zorla değiştirmek" suçlamasıyla idam edilmeleri istenmişti.
Şaka değil… Üstelik o idamlık başörtülü kadınlardan biri olan DEM Partili Hüda Kaya, bugün darbecilerin gözde partisi CHP ile işbirliği yapıp başörtü yasağını kaldıran Başkan Erdoğan'ı devirmeye çalışıyor.
Dahası… O meşum günlerde İBB Başkanlığı görevini yürüten Tayyip Erdoğan da "Asker Duası" şiirini okuduğu gerekçesiyle hem hapse atıldı hem de siyaset yapması yasaklandı.
"Müspet karar verdiğiniz takdirde kendinizi Çemişgezek'te bulursunuz" tehditlerine maruz kalan ve sürgün edilen dürüst yargıçların başına gelenler ise işin cabası…
Yıllarca "Evrensel hukuk" normlarını bir kenara atarak Resmi ideolojiyi "hukuk" gibi uygulayan güdümlü yargı, öyle skandal kararlara imza attı ki…
1998'de, "yeni adli yılın açılış törenlerinde" konuşan dönemin Yargıtay Başkanı Mehmet Uygun bile "Türkiye'de yargı bağımsızlığının yok olduğunu" itiraf etmek zorunda kaldı.
CHP'li Seyfi Oktay ve Mehmet Moğultay döneminde yaşanan partizan kadrolaşma nedeniyle iyice siyasallaştırılan yargı, AK Parti iktidarının ilk yıllarında da çirkin yüzünü göstermekten çekinmedi.
Ecevit iktidarında banka boşaltan çok sayıda isim "zamanaşımı" bahanesiyle aklanırken, bizzat milletin iradesiyle iktidara gelen AK Parti bile kapanmanın eşiğinden döndü.