Muhalif tayfa ve yeni nesil mafya!
ZEKERİYA SAY
Takvimler, 22 Ekim 2002'yi gösteriyordu.
AK Parti'ye iktidar yolunu açan "3 Kasım" seçimlerine sadece 13 gün kalmıştı.
Milliyet gazetesi, "Serhat Ünal" imzasıyla yayımlanan manşet haberi için, "Mafyaya Teslim Olduk" başlığını tercih etmişti.
Haberin detayında,
Türk milletinin hayatına mafyanın girdiğinden ve polisin son 5 yılda yaptığı operasyonlarda 17 bin çete üyesini ele geçirdiğinden bahsediliyordu.
Hakikaten!..
Pazarlardan kantinlere, okul servislerinden minibüs hatlarına, uyuşturucudan tutun da ilaç sektörüne kadar paranın ve gücün olduğu her yerde mafya hüküm sürüyordu.
Suç örgütlerinin her alana sirayet ettiği o karanlık dönemde, insanlar çapraz ateşe tutularak öldürülüyor, sanatçılar kamera önünde bacaklarından kurşunlanıyor, çete liderleri AVM'lerde takım elbiseli siyah gözlüklü adamlarıyla gövde gösterisi yapıyordu.
Öyle ki…
Mafya bile kendi arasında gruplara ayrılır olmuştu…
"Arazi mafyası, Çek-Senet mafyası, Otopark mafyası, Organ mafyası, Çocuk mafyası, İhale mafyası" gibi kendi alanında "uzman" mafyalar vardı.
Bazı mafyalar işi daha da ileri götürüp, halkın kanını emmek yerine bankalardan çektikleri usulsüz kredilerle cebini doldurmuştu.
Kiralık katil tutup adam öldürten, dükkânlara bombalı saldırı düzenleten bazı üst düzey mafyalar ise "işadamı" sıfatıyla dönemin Başbakanı Ecevit'in uçağına binerek ABD gezisine bile katılmıştı.
Dönemin koalisyon iktidarları "Mafya kalmayacak" diye talimat verdikçe, "Kumarhaneler Kralı" olarak tanınan Ömer Lütfü Topal gibi isimler otomobillerinde kalaşnikoflarla çapraz ateşe tutularak, katlediliyorlardı.
"Türk mafyası" o kadar ünlenmişti ki, dünyada en çok satan kitaplara bile konu oluyordu.
Yazar Larry Collins, "Yarınlar Bizim" adlı polisiye romanıyla, Türk mafyasını dünya edebiyatına taşımıştı.
AK Parti iktidara gelmeden birkaç ay önce, Bostancı'da öldürülen Balkan kardeşlerin davasına bakan hâkim Nusret İnce'nin,
"Mahkemenin gücü tanıkları getirmeye yetmiyor, gücümüz bu kadar" sözleri ise eski Türkiye'nin "organize suç örgütlerine" nasıl teslim olduğunun en güzel deliliydi…
Peki, Türkiye bu haldeyken CHP zihniyetinin son "Başbakan"ı Bülent Ecevit ne yapıyordu.
Ne yapacak
Hazırladığı "Rahşan Affı"yla, ikisi kadın olmak üzere toplam 75 çete lideri de dâhil polisin sokaktan topladığı on binlerce çete üyesini hapisten ve cezalardan kurtarmaya çalışıyordu.
Kamuoyundan yükselen tepkiler olmasaydı, "Rahşan affı" ile birlikte, "çete oluşturma, adam kaldırma, korkutarak faydalanma ve silahla adam yaralamaktan" verilen cezalar üçte bir indirilecek, az kalsın tüm mafya babaları analarından doğmuş gibi aklanıp paklanacaklardı.
Tabii!
"Çete kurmak, adam öldürmeye azmettirmek, zorla çek-senet tahsilâtı yapmak, haraç almak, ırza geçmek gibi suçlarla" DGM'de yargılanan