Diyanet nihayet CHP'nin yüzünü güldürdü!
ZEKERİYA SAY
İstiklal Harbi sırasında seküler yobazların dedeleri, Yunan işgalcileri İzmir'de "Hoş geldiniz" yazılı dövizlerle karşılarken..
Devrin İslam âlimleri, "Hilafet ve saltanatı kurtarmak için gayreti diniye ile" canla başla mücadele ediyordu.
Verilen bu mücadelenin sonunda, önce "cumhuriyet" ilan edildi.
Fakat sadece 4 ay sonra, 3 Mart 1924'te, "Halifelik" kaldırılarak, "Diyanet İşleri Riyaseti", günümüzdeki ismiyle "Diyanet İşleri Başkanlığı" kuruldu.
Diyanet'in kurulmasıyla aradığı zemini bulan CHP iktidarı, önce "ibadet dilini" Türkçeleştirerek, başta "Arapça ezan" olmak üzere sayısız yasağa imza attı.
O günlerde "Yüksek Komiser" rütbesi ile Türkiye'de görev yapan Amiral Mark Lamber Bristol, "Diyanet"in kuruluşundan iki gün sonra kaleme aldığı raporda, yaşananları şöyle anlatıyor:
"Şeyhülislamın bakanlık seviyesindeki ofisinin kaldırılması ile birlikte devlet bütün din işlerine el koyuyor. Zaten hükümet bu yasanın geçmesinden sonra hocaların çoğunun türban ve cübbe giymesini yasakladı. Cuma vaazlarında halife yerine cumhuriyete dua edilmesini onlara tembihledi. Din adamı konusundaki bütün atamaların devlet tarafından yapılacak olması devletin din adamlarını tamamen kontrol altına almak arzusu olarak görülebilir. Yakında gelecek olan Ramazan ayında da camilerde vaaz vereceklerin polisten izin alma zorunluluğu söylentileri ortalarda dolaşıyor."
Evet!
Sözde "Din-i mübin-i İslam'ın itikat ve ibadete dair bütün hükümlerini uygulamak" için kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı, aslında "Dini, devlete tabi kılma aracı" olarak tasarlanmıştı.
CHP tek parti diktası, din adamlarının kılık kıyafetinden, vaazlarına kadar her şeyi kendisi belirliyordu.
Bu durumu gizleme gereği duymayan CHP'liler, 10 Mayıs 1946'da gerçekleşen "Büyük Kurultayı" için hazırladıkları raporda;
"Kur'an ve din tatbikatı öz Türkçe olarak yapılmalı, ibadet usul ve zamanları yeniden tanzim edilmeli, ibadet yerleri halk evlerine benzer bir şekle sokulmalı, sarık, cübbe ve din tatbikatında kullanılan her nevi kıyafet ilga edilmeli ve Diyanet İşleri Reisliği kaldırılmalı" diyerek…
Bu defa da…
Bırakın ezansız, Kur'an'sız, imamsız, camisiz, artık "Diyanet"siz bir Türkiye rüyası gördüklerini açık açık dile getirdiler.
Fakat bu tehlikeli hevesleri, 1950'de yapılan ve Demokrat Parti'nin zaferiyle sonuçlanan seçimle kursaklarına takıldı.
1961 yılında hazırlanan Anayasa ile de Diyanet İşleri Başkanlığı "anayasal" bir kurum haline dönüştürüldü.
Böylece…
Çeyrek asır boyunca CHP'lilerin siparişlerine uygun fetvalar yayınlayan Diyanet, artık "İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek ve ibadet yerlerini yönetmek" olarak tanımlanan anayasal görevine uygun hareket etmeye başladı.
Bu durumdan rahatsız olan laikçi azınlığın gözde "hoca(!)"ları, Diyanet'in meşru yoldan çıktığını" öne sürdüler.

5