Çalmadan yazamıyor ama KAAN'ı beğenmiyor!
ZEKERİYA SAY
Aslında bugün sizlerle, 23 yıldır siyasi iktidarını kesintisiz sürdüren AK Parti'nin neden "kültür iktidarı"nı bir türlü gerçekleştiremediği…
Sol'nun "stand-up" adı altında modern soytarılık yapan küfürbazları bile ultra lüks villalarda ve son model araçlarda günü gün ederken…
"Kömürlüğü ömürlük ettik" diyerek kömürlükten bozma bir gecekonduda yaşayan Üstad Osman Yüksel Serdengeçti'den, bir ev alabilmek için borç para talep eden Yavuz Bülent Bakiler'e ve yazdığı kitaplardan birkaçını bile AK Partili belediyelere satamayan münevverlere kadar…
İslami kesimin "yoklukla" imtihan olan aydınların bahsedecektim ama yine taş atmaktan "salâvat getirmeye" fırsat kalmadı.
Aslen Mardinli olup da kendisini "İzmirli" diye pazarlayarak, "Beyaz Türk" taklidi yapan Yılmaz Özdil'in, dün yerli ve milli savaş uçağımız "KAAN"la ilgili saçmalıklarını okuyunca, konuyu değiştirmek farz oldu.
Neymiş efendim
"Yerli ve milli denilen uçağımızın sadece kanopisi", yani pilotların oturduğu kokpitin üstündeki bombe şeklindeki şeffaf kapağı yerli malıymış…
15 yıl boyunca kesintisiz çalışırsak, sadece uçak motoru (ki yerli motorda çalışmalar sona yaklaştı), fırlatma koltuğu ve pilotun kumandada kullandığı cihazı ithal olan KAAN'ı belki gerçekten uçak haline getirebilirmişiz…
Aslında KAAN'ın ilk üretimlerinde ABD'den motor alınacağı, ardından şu an çalışmaları kesintisiz devam eden yerli TF35000 turbofan motorunun kullanılmaya başlanacağı sır değildi…
Bu konuda defalarca açıklama yapıldı ama amaç üzüm yemek olmadığı için ikinci bir "Devrim otomobili" vakası yaşansın diye kirli bir kampanya başlatıldı.
Hedef kitlelerinin hiçbir şeyi sorgulamadığını, ne verilirse onu afiyetle yediğini pekâlâ bildikleri için de saldırılarını pervasızca sürdürüyorlar.
Muhtemelen dün TUSAŞ'ı ziyaret eden Özgür Özel'in açıklamaları da onları durduramayacaktır.
Çünkü herkesi kendileri gibi sanıyorlar..
Mesela!
"Tasarımından üretimine, entegrasyonundan lastiğine kadar" büyük kısmı yerli ve milli olarak üretilen KAAN'ın orijinal olmadığını, sağdan soldan toplama olduğunu iddia eden Yılmaz Özdil, aslında dışarıdan "destek" almadan yazılarını bile yazamıyor.
"Dipnotsuz" ve "kaynakçasız" kitaplarla cebini dolduran Özdil, defalarca başkasının yazı ve haberlerinden izinsiz (ç)alıntı yaparken suçüstü oldu.
"KAAN'ın medya palavralarıyla uçtuğunu" iddia eden Özdil efendi, bizzat o "palavracı" dediği gazetecilerin emeklerine çöktü.
Özdil'in kaynak göstererek "alıntı" yapma gereği bile duymadığı ve doğrudan "fikir hırsızlığı" suçu işlediği yazılarından bazıları şöyle:
2 Şubat 2016 tarihinde "Zagros" başlıklı bir yazı kaleme alan ve PKK'lıların elindeki o ölümcül Amerikan silahının en ince detaylarını bir "uzman" edasıyla okuyucularında aktaran Özdil'in, aslında o bilgileri…
Urla Express adlı internet sitesinde köşe yazarlığı yapan Aliye Bozkurt isimli yazarın "Tarihten Gelen Kuyruk Acıları Var" adlı makalesinden arakladığı öne sürülmüştü.
Merak edip iki yazıyı peş peşe okuduğumda, Özdil'in;
"Zagros" adlı silahın tarifini, Aliye Bozkurt'un yazısından birebir "arakladığı"nı gözlerimle görmüştüm.
Yine Özdil'in, 17 Mayıs 2016 tarihinde kaleme aldığı ve Balyoz sanıklarından Amiral Cem Aziz Çakmak'ın kızının cezaevinde gerçekleşen nikâh törenini, sanki oradaymış gibi anlattığı "Hulusi bey" başlıklı yazısı da intihaldi.
Özdil, yazısındaki bilgileri;
2018 yılında kapatılan Vatan Gazetesi eski İstihbarat ve Haber Araştırma Servisi Müdürü Burak Bilge'nin "Babamı Beklerken" isimli kitabından "aşırmakla"