Beklenen zam tamam sıra emeklilerde!

Muhalefet ve güdümlü medyası yıllardır Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı "tek adam" yaftasıyla "despotik" ve "otoriter" bir figür olarak göstermeye gayret ediyor.

Onun "Bin odalı sarayda, gününü gün eden bir lider" olduğu algısını oluşturmaya çalışıyor.

"Toplumdan uzaklaştığı, artık özellikle yoksul tabanın feryadını duymadığı" şeklinde kirli bir propaganda yürütüyor.

Gerçekte ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, İBB Başkanı seçildiği 27 Mart 1994'ten beri, mütemadiyen; "Ben size efendi değil, hizmetkâr olmaya geldim" diyerek, kendini bu milletin "hâdim"i olarak görüyor.

Her zaman tabandan gelen sese kulak veriyor.

Başkan Erdoğan, 21 yıllık iktidarı boyunca bir yandan savunmadan sağlığa, tarımdan teknolojiye kadar her alanda hayal bile edilemeyecek hizmetlere imza atarken

Değer yandan temel hak ve özgürlüklere vurulan prangaları bir bir kırdı.

Vesayet odaklarına karşı verdiği destansı mücadele sonrası özellikle Müslüman kesime yapılan "ikinci sınıf insan" muamelesini bitirdi.

Buna tevessül edenler, başörtülü gördüğünde "kırmızı görmüş boğa" gibi saldırganlaşanlar, artık hak ettikleri cevabı ziyadesiyle alıyor.

Yıllarca "ceberut devlet" anlayışı altında inim inim inletilen Türk halkı, Erdoğan sayesinde "sosyal devlet" ile tanıştı.

Bu tanışma sonucu hem vatandaş devletle barıştı hem de toplumsal adalet sağlandı.

Artık Edirne'deki vatandaş hangi hizmeti alıyorsa Hakkari'deki vatandaş da aynı hizmeti alıyor.

Dünün yöneticileri, "Şu mektepler olmasaydı, maarifi ne güzel idare ederdim!" derken

Bugün 19 milyon öğrenci, okullar açıldığında kitaplarını masalarında ücretsiz halde buluyor.

Düne kadar engelli vatandaşlar ailelerine yük iken, bugün "evde bakım parası" ile evlerinin geçim kaynağı oluyorlar.

Maddi imkânsızlıktan dolayı sokağa terk edilen analar ve babalar, yeniden baş tacı edilir oldu.

Aile bireyleri artık bakıma muhtaç yakınlarını evlerinde ağırlamak için kendi aralarında rekabet ediyor.

"Hiç olmazsa yaşlılıkta rahat ederim" umuduyla yıllarca çalışan -didinen emekliler de geçmişte ümüğüne basılan kesimler arasında yer alıyordu.

Sanki besiliymişler gibi sürekli "kemer sıkın" denilen emekliler, üç kuruşluk maaşlarını almak için sabah namazında kuyruğa giriyor, akşam mesai bitmeden sırası gelen kendisini şanslı hissediyordu.

Haber bültenlerinde hemen her gün kuyrukta maaş beklerken son nefesini veren bir emekli haberi yer alıyordu.

Mikrofon uzatıldığında emeklilerin ağzından duyduğumuz ilk kelime, genellikle; "Her geçen gün ölüm bana daha sevimli görünüyor" oluyordu.

Bugün birileri tarafından "halkçı" diye pazarlanan ve başörtülü kadınlara "had" bildirmesiyle tanınan Bülent Ecevit, kendi iktidarında sorunlara çözüm bulmak yerine "Davulla hak aranmaz" diyerek yaşadıkları mağduriyeti dile getirmek için eylem yapan emeklileri fırçalıyordu.

Hükümetin emeklilere yaptığı her zammı "yetersiz" bulan CHP'nin devrik lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise SSK Genel Müdürü iken emekliye bırakın zam yapmayı, 'maaş bile ödeyemeyeceğini' söylüyordu.

Daha da ileri giderek, "Ben olsam SSK'nın sağlık hizmeti vermesinden vazgeçerim' diyordu.

Başkan Erdoğan ise iktidara gelir gelmez ilk iş olarak "emekli kuyruğu" ayıbına son verdi.

Başta "ücretsiz seyahat kartı