Yılbaşı çılgınlığı ve ruhunun çalındığını haykıramamak!

2000'li yılların başından itibaren yetişen nesil, ülkeyi terk ediyor!

2020'li yıllardan itibaren yetişen nesilse İslâm'ı terk ediyor!

Bunun en ürpertici göstergelerinden biri ülkenin Batı-Hristiyan ülkelerine rahmet okutmaya başlayacak kadar Hristiyânî-pagan sembollerin ülkede her tarafı hızla kaplamış olması!

Türkiye, Müslüman bir ülke mi Halktan bahsediyorum, devletten değil. Devlet laik zaten. Ama halk Müslüman özelliklerini hızla kaybediyor.

Yılbaşı, tam bir çılgınlığa dönüştü bu ülkede! Ürpertici bir yılbaşı çılgınlığı yaşanıyor her yerde...

Kapitalist haz ve tüketim endüstrisi, Baudrillard'ın ifadesiyle, yeni bir barbarlık biçimi üreterek kitleleri haz ve tüketimin kölelerine dönüştürmeyi başardı!


PAGANİZMİN ZAFERİ!

Bu yılbaşı çılgınlığı, aslında insanı insanaltı ruhsuz, mekanik bir varlığa dönüştüren, kitleleri ayartıcı kapitalist tüketim biçimlerinin köleleri hâline getiren, dil'i, konuşma'yı, anlam'ı bitiren hız, haz ve ayartıyı kutsayan, din-dışı kutsallıklar icat eden paganizmin zaferi!

Hem sefih kapitalist tüketim biçimleri hem de pagan hız, haz ve ayartı biçimleri, Hıristiyanlıkla ilgisi olmayan, Hıristiyanlığı da paganlaştıran yılbaşı çılgınlığının kitlelerin afyonuna dönüşmesine, kitleleri uyuşturmasına yol açıyor bir ay boyunca...

Çarşıda-pazarda, işyerlerinde, alış-veriş merkezlerinde, televizyon ekranlarında, a-sosyal medyada, velhâsıl, her yerde Noel Baba soytarıları cirit atabiliyor bu ülkede bile!

Sadece işyerlerinde, resmî veya gayr-ı resmî kurumlarda değil, sitelerde, büyük yerleşim merkezlerinde -hatta evlerde bile- devâsâ çam ağaçları dikildi; sokaklar, caddeler Noel Baba figürlerinden geçilmez oldu!

Dört beş yıl önce başladı bu çılgınlık, o gün bugündür yazıyorum bunu ama bugün, 2023 itibariyle zıvanadan çıktı!

İnanılır gibi değil gerçekten


CELLADINA ÂŞIK OLMAK TAM DA BUDUR İŞTE!

İyi de, burası neresi

Müslüman memleketi değil mi

Bu soytarılık, bu özenti, bu aşağılık kompleksi bir toplumun zihnî, kültürel ve sosyal bakımlardan tefessüh edişinin, dekadansın eşiğine sürüklenişinin, dekadansla dans edişinin göstergesi değil mi

Celladına âşık olmak tam da bu değil mi

Bir toplumun savaş meydanlarında değil televizyon ekranlarında, sanal medyada, hatta sokaklarında, caddelerinde, alış-veriş merkezlerinde zihnen teslim alınmasının, kültürel intiharın eşiğine sürüklenmesinin ürpertici habercisi değil midir bu

İnsan, Bilge Adam Aliya İzzetbegoviç›in o ünlü sözünü hatırlamadan edemiyor: "Savaş, ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir."


KAYBEDENLER, KAZANANLARI NİÇİN ALKIŞLAR Kİ