Yapay zekâ, insanlığın geleceği artık. Yapay zekâ gelince, insanlık "gidecek" mi, insanlığın geleceği ne olacak, bekleyip göreceğiz. The Scientific American dergisinin son sayısı yapay zekâ konusuna ayrılmış. Çok önemli makaleler var dergide. Dergideki en baba uzmanlar, insanlığı çok büyük bir belirsizliğin ve felâketin beklediği bir kâbus senaryosu çiziyorlar…
MTO'muzun en parlak talebelerinden matematik öğretmeni Mehmet Varıcı hocamız, yapay zekâ konusunu tartışan nefis bir metin kaleme aldı. Sizlerle paylaşıyorum metni. Zihin açıcı okumalar.
***
Bir matematik öğretmeni olarak en çok zorlandığım durumlardan biri, öğrencilerimin bazı konular ve bilgiler için "Hocam, bu hayatımızda ne işe yarayacak" sorusunu yöneltmeleri. Ne yazık ki bu soru, eğitim sistemimizin açık ya da örtük hedeflerinin yeterince anlaşılamadığını gösteriyor.
Üniversite yıllarımda üzerimde büyük emeği olan çok kıymetli bir hocam vardı. Hafız Tahsin Yalçın hocam, emeklilik yıllarını benim gibi üniversiteli gençlere Kur'an öğretmeye vakfetmişti. Ondan sık sık şunu duyardım:
"İmanınızın artmasını istiyorsanız peygamberlerin hayatını, muhabbetinizin artmasını istiyorsanız sahabe ve evliya hayatlarını, hafızanızın güçlenmesini istiyorsanız Kur'an-ı Kerim'i okumalı, düşünme melekelerinizin gelişmesini istiyorsanız matematikle meşgul olmalısınız."
Yapay zekâ çağında yaşadığımız bugünlerde, Tahsin hocamın bu nasihatini çok daha iyi anlıyorum.
Ne yazık ki bugün kalemimiz de zihnimiz de hatta kalbimiz de koşulsuz bir şekilde yapay zekâya teslim edilmiş durumda. Son günlerde Amerikalı üniversite hocalarının, öğrencilerinin yapay zekâ kullanımı üzerine yaptıkları ağır eleştiriler ve sitemlerle dolu videolar gündemde. Oysa yapay zekâ karşısında Amerikalı profesörlerden önce biz Müslümanların uyanması gerekirdi. Burada "uyanmak"tan kastım, karşıt bir tepki göstermek değildir elbette.
Vurgulamak istediğim, elimizdeki kılıcı kabzasından mı yoksa keskin ağzından mı tutacağımızla ilgili. Zira elimizdeki nimetin nasıl kullanılacağını bilmezsek, o nimeti yerken kendimizi zehirleyebilir ya da lokmaları boğazımıza tıkayıp kendi kendimizi boğabiliriz.
Bugün Türk kalemine baktığımızda, ne yazık ki yapay zekâyı büyük bir iştahla, adeta oburca tüketmeye çalışıyoruz; hem de yediğimiz şeyin ne olduğunu ve nasıl yenmesi gerektiğini bilmeden, hatta bilmek istemeden.
Kendi deneyimim ve kavrayış sınırlarım çerçevesinde, yapay zekânın bize neler sunduğunu ve bizden neleri aldığını dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.
ChatGPT ile ilk tanıştığımda, kendimi yeni bir kıta, hatta yeni bir gezegen keşfetmiş gibi hissetmiştim. Ne müthiş bir şeydi ama! Aradığım her şeyi, link link dolaşmadan, yapay zekâ gözlerimin önüne bir bir seriyordu. Bununla da kalmıyor; istediğim biçimde, müthiş metinler sunuyordu bana — güya benim kalemimden, benim kalbimden, benim zihnimden… Benim üslup ve tarzımla…

6