Üçüncü kuşatma: Zamanın kalbine İstanbul'dan yürüyüş
İkinci Viyana kuşatmasını zafere ulaştıracak maddî gücümüz de manevî gücümüz de yoktu. Viyana, bizim kızılelmamız'dı: İslâm'ın bayrağını, diriltici sesini ve nefesini Avrupa'nın tam kalbine ulaştırabilmekti.
O gün bu fetih gerçekleşmedi. Yarın Avrupa İslâm'ın diriltici sesiyle buluşacak, başka bir yolculuğa çıkacak inşallah... Bugün Avrupa'yı eşcinsellik sapkınlık dalgası esir almış durumda: Hedonizmin zaferi, Batı düşüncesinin ve sanatın bitişi bu.
Avrupa uygarlığının opaque'leşmesi donması. İnsanlığa vereceği bir şeyin kalmadığının ilanı.
Azerbaycan'dan Vuqar Azizov kardeşim, bizimle Viyana düşlerini paylaşıyor. Nefis bir metin oldu yine. Zihin açıcı okumalar
Biz Prag'a geçeceğiz. Prag'dan Kafkaesk olmayan bir ders yapacağım Salı akşamı MTO'da inşallah
Viyana
Bir zamanlar top seslerinin yankılandığı, sancakların göklere çekildiği bir şehir.
İki büyük kuşatma gördü.
Biri medeniyetin olgun nefesiyle geldi.
Diğeri ise tükenen bir nefesin son gayretiyle
Ama şimdi, bir üçüncü kuşatma daha var.
Ne atlılar var bu sefer ne toplar
Bu kez bir başka ses var sokaklarda, caddelerde, kiliselerin bahçelerinde yankılanan:
Hikmetin sesi.
Viyana artık bir şehir değil yalnızca.
Bir zamanın ruhu.
Mekân olmaktan çıkmış, medeniyetin hafızasında bir zamana dönüşmüş.
Ve bu zaman, İstanbul'un ruhuyla tekrar buluşmak için çağrı yapıyor bize.
İlk kuşatma bir mekânı hedefliyordu.
İkinci kuşatma bir gücün tükenişine işaret ediyordu.
Ama üçüncü kuşatma, artık mekânın değil, zihnin fethidir.
Kalbin, fikrin ve estetiğin kuşatılmasıdır.
Bu yürüyüş bir orduya değil, bir medeniyet idrakine yaslanıyor artık.
"İlim" ile kilitli kapılar aralanacak.
"İrfanla unutturulan derûnî teşekkür yeniden can bulacak.
"Hikmet"le unutulmuş sanat hakikatle yeniden tanışacak.
Çünkü Batı, artık anlamın yitimiyle malul.
Endülüs'te açan fidan kuruduğunda, Batı'ya anlam veren damar da kurudu aslında.
Rönesans'la yeniden doğrulmaya çalıştı ama, felsefesiz bir akıl ruhsuz bir bedenden farksızdır.
İşte şimdi, üçüncü kuşatma bu ruhu hatırlatmak için geliyor.
Viyana caddelerinde gezinen Yusuf Kaplan Hoca' nın adımları, işte bu yeni seferin ayak sesleri.
Dom Kilisesi'nin arka duvarına asılmış Osmanlı askerine ait alaycı heykelin gölgesinde, biz kendi kendimize gülümseyerek yürüyoruz.
Çünkü biliyoruz ki tarih, hakikatle ve bilinçle şekillenir. Hocanın söylediğinden de anlaşılacağı üzere mimaride sadece estetik değil, fikir ve tarih de yazılmıştır.
Hilalin, bir kilisenin bahçesinde açtığı kardeşlik penceresi
Bir papazın gönlünden kopup gelen hayır çarşısı
Ve Hasan, Eren, Musa kardeşlerin kurduğu bir medrese
Tarihte kılıçla gelenin, şimdi kelamla geri döndüğünü gösteriyor.
Kitaplar arasında kaybolan değil, kitaplarda yeniden doğan Yusuf Kaplan Hoca, Shakespeare Company'nin rafları arasında yalnızca sayfalara değil, Batı'nın yitik ruhuna da dokunuyor. Çünkü kelimeyle kuşatma, top sesinden daha derin