Stuttgart'ta da bir dil var ama bu dili anlamak için kalp kulağını açmak gerekir

Caminin içinde bir zikir halkası. Bu zikir, sadece tesbih çekmek değil; Münih'teki gibi bir medeniyet bilincini yeniden hatırlamak. Gencin biri gözlerini kapatmış, usul usul zikreder. Bir başka köşede yaşlı bir Boşnak, geçmişe dair sessiz bir dua fısıldıyor. Bu sessizlik, batıdan gelen değil; doğunun hikmetinden doğan bir sessizliktir.

Bu halkada herkes eşit. Patron yok, mühendis yok, işçi yok. Hoca, genç, yaşlı, göçmen, yerli Hepsi aynı nefeste birleşmiş. Bu birleşme, sadece bir ritüel değil; bir medeniyet hissiyatıdır.


MEDENİYETİN YENİ HARİTASI: BATI'DA DOĞMAK

Programdan sonra, dışarı çıkıldığında akşam serinliği şehri sarıyor. Gönüller hâlâ içeride. Küçük bir grup hâlâ hocanın etrafında. Sorular geliyor, biri bitiyor, diğeri başlıyor. Fakat artık sorular daha sakin, daha umutlu.

Bir genç şöyle diyor:

"Hocam, biz burada bir şeyler yapmak istiyoruz ama kimliğimizi nasıl koruyacağız"

Yusuf Hoca tebessüm ediyor:

"Kimlik korunmaz, inşa edilir. Kimliğinizi taşıyamazsanız, başkalarının kimliğine dönüşürsünüz. Bu çağda Müslüman olmak, inşa etmeyi bilmektir."

O an fark ediliyor ki, bu şehirde doğmak, batıda yaşamak demek değil. Bazen insan kendi özünü tam da batıda bulur. Çünkü Mevlânâ, Belh'te doğdu; ama Konya'da çağladı. Kim bilir, Stuttgart da bir gün yeni çağrıların şehri olur


SESSİZ TOHUM: GELECEĞİN KALBİNE DÜŞEN NEFES

Ştutgart'taki bu buluşma, sıradan bir programlar zinciri değil; kalpten kalbe aktarılan bir medeniyet tohumu idi. Bir konuşma, bir dua, bir soru-cevap Hepsi aslında görünmeyen bir şeye işaret ediyordu: Yeniden inşa edilmesi gereken bir ruh hâli.

Yusuf Kaplan Hoca'nın sesinde yalnızca bilgi yoktu; bir çağrı vardı. Sözlerinin arasında, yıllardır tozlanmış hakikatler yankılanıyordu. Modernliğin çelik duvarları arasında, hâlâ kırılmamış, hâlâ bozulmamış bir öz saklıydı. O özü, hatırlatıyordu Hoca kelimelerle değil, hâliyle.

Günün sonunda camiden ayrılırken, gençlerden biri usulca mırıldandı:

"Sanki bugün içimde bir pencere açıldı..."

Belki de bu söz, günün özetiydi. Zira büyük dönüşümler, büyük gürültülerle değil; küçük ve derin fark edişlerle başlar.


AVRUPA'DA MEDENİYETİN SESSİZ DİRİLİŞİ

Münih'te atılan ilk adım, Stuttgart'ta bir yürüyüşe dönüştü. Şehirden şehre aktarılan bu medeniyet mefkûresi, sadece kavramsal bir ideal değil; yaşanan, hissedilen, üzerine düşünülen bir hakikatin frekansı.