Sinan Aktürk Bey kardeşimin Frankfurt'taki Bischofheim'da düzenlediği Kitap Fuarı dolayısıyla Almanya ve Hollanda›ya yaptığımız seyahatler ve verdiğim konferansları Samsun temsilcimiz ve MTO yönetim ekibimizden Muharrem Hocamızın kaleminden aktarmaya devam ediyorum. Güzel, ruh dolu, leziz bir pazar yazısı oldu. Zihin açıcı okumalar…
***
Uzun bir gecenin sabahında Amsterdam'a yolculuk için hazırız.
Sabah Almanya saati ile 06.00'da Yusuf Kaplan hocamızın Sabahattin Zaim Üniversitesinde dersleri vardı; derslerini buradan Online yaptı; saat 9.30'a kadar sürdü dersleri. Batı içinde 'Batı'yı anlatmak; üniversite öğrencilerine farklı bir deneyimi yaşatıyor.
Daha önce Kahire'de, Buhara'da, Üsküp'te, Berlin'de, Ohri'de, Tiran'da, Münih'te yapılan derslerin verimine, heyecanına şahitlik etmiştik.
Böyle fırsatlar kolay yakalanamıyor, hocamızın öğrencileri çok şanslı
tıpkı MTO talebeleri gibi.
Seyahatimizin bu zamana kadar her ânının dolu dolu geçmesinin memnuniyeti, huzuru ile öncelikle Hannover Vinhorst'a doğru hareket ediyoruz.
Kahvaltı vesilesiyle kısa bir süre kalıp kardeşlerimizle görüşme niyetindeyiz..
Hocamız, akışa teslim olmanın gerektiğini belirtir, ruhsuz, çok sıkı programlamalardan hoşlanmaz,
ana hatları ile planlamayı önemser, sever.
Hannover Vinhorst'ta
komşular, akrabalar, talebeler
hep bir arada bekliyorlar, anlatılan konular, ayartıcı sorular, samimi, içten muhabbet
zamanı unutturuyor âdeta bizlere..
Uğrayacağımız şehirleri unutarak Amsterdam'a yöneliyoruz. Utrecht'e uğrayamıyoruz..
Aklımızda Spui Meydanı'nda kurulan kitap pazarı, hemen yanındaki Athenum Boekhandel (Athenum Kitapçısı), American Book Center (Amerikan Kitap Merkezi), Newscentrum (Dergi–Gazete Merkezi) var.
Uzun sayılabilecek bir yolculuktan sonra aracımızı Spui Meydanına yakın bir kanalın yanına park ediyoruz... Venedik'e gidemiyorsanız Amsterdam'ı görmelisiniz, demişti hocamız.
Hocamız ile birlikte ikinci gelişimiz. İlk gelişimizde Spinoza'nın izini sürmüştük, büyük bir kiliseden camiye çevrilen Fatih Camii'nde Cuma namazı kılmıştık, muhteşem bir duyguydu. Dom meydanını, sokakları, caddeleri ve yine kitapçıları gezmiştik.
Kanallarıyla, mimarisiyle çok güzel bir şehir Amsterdam ama insansız;
modernitenin insanını yok ettiği şehir.
Hakikate dair cümlelerini bizlere saklayan Spui Kitap Pazarı'nın önündeyiz, sanki kitaplar bizi bekliyor; Yusuf Kaplan hocamız hızlıca tezgah üzerindeki kitapları inceleyip istifliyor güvenli bir köşeye özenle..
Her kitabın derin bir hikayesi var, sahaflara ulaşana dek; kim bilir hangi nedenlerle bırakıldı, kimler okudu, hangi cümlelerin altı çizildi, neyi düşünerek notlar düşüldü.
Şimdi her bir kitabı bir hazine olarak gören Yusuf Kaplan Hocamızın ellerinde 20 kitap; en güvenli limana ulaştılar.. Bir süre sonra değerli bir fikrin, özlü bir sözün, hakikatin hakikatli bir sesi olarak bizlere ulaşacaktır.
Diğer kitapçılardaki yeni kitapları, dergileri, bulamadığımız gazeteleri alıyoruz. Meydan iyice kalabalıklaşıyor; Cuma akşamı kafelere çok sıkışık bir halde tıkış tıkış doluşup sarhoş olma vakti batı insanı için, yok edilen insanın kendini unutma, kendini uyutma, kendini yutma çabası!
Kanal boyu yürüyoruz mimarisi ilgi çeken kiliselerin terkedilmiş hali dikkatimizi çekiyor, camiye çevrilen kiliselere papazlar bile seviniyor..
Şanslılar ibadet edilecek diye. Diğerleri kim bilir hangi pespaye bir iş için mekan oluyor.
Neden Cuma gelinecek şehirdir Amsterdam
Merakınızı giderelim artık.
Amsterdam Spui Kitap Pazarı bir çok şehirden gelen sahaflar ile

4