Mısır'la bahar, bütün kapıları açar...

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 12 yıl aradan sonra Mısır'a yaptığı ziyaret, bölgedeki dengelerin dengesini bozacak, yeniden kurulmasını sağlayacak. Mısır, bağımsız bir ülke değil. Türkiye de henüz tam anlamıyla bağımsız bir ülke değil. Türkiye bağımsızlığını elde etmek için çok mesafe kat etti son 70 yıldan bu yana. Son 20 yılda her şeye rağmen Türkiye ekseni'ni üretti. Şu ya da bu şekilde de olsa Batı ekseninden de, komünist Doğu ekseninden de bağımsızlığını ilan etti. Rusya'ya kurduğumuz ilişkilerin başka güçlerle kurulacak ilişkilerle dengelemesi gerektiğini her zaman altını çizerek hatırlattım bu sütunda. Sisi darbecidir ve kukladır. Mısır'ı kuklacılara bırakmamak için Mısır devletiyle ilişkilerin kurulması ve koparılmaması zaruridir. Bu sütunda üç sene önce yazdığım bir yazımı sizlerle paylaşıyorum yeniden.HAYSİYET CELLATLARINA İNAT!Mısır'la ilişkilerimizin kopması, olacak iş değildi. Mısır'la ilişkilerin kopmasına başından bu yana karşı çıktım, bunun faturasının hem bize hem Mısır'a hem de bölgemize ağır olacağını yazdım sürgit. Başından bu yana Türkiye'nin Mısır'da darbeye karşı takındığı tavrın doğru ama buna rağmen Mısır'la ilişkilerimizi askıya almamızın yanlış olduğunu söyledim. Bunu bilenler bilir, bilmeyenler de bilsin artık.Hükümet politika değiştirdiği için ben de fikrimi değiştirmiş filan değilim. Hükümete göre değil hakikate göre hareket ettim hep. O yüzden Mısır'la ilişkilerimizin askıya alınmasının yanlış olduğunu açık açık yazdım ve dillendirdim televizyonlarda başından bu yana.Ne oldu peki İnanılmaz hakaretlere, linçlere maruz kaldım!Bana onca hakareti yapan, linç emrini veren tipler, köşe sahibi, köşe olmuş tipler! Nasıl "dansedecekler" acaba şimdiBenden özür dileyecekler miHaysiyet cellatlarından özür dilemelerini beklemek olacak iş değil elbette.Bu satırları tarihe not düşmek için yazmak zorundaydım. En zor zamanlarda bile hakikatin izini sürme mücadelemizin aslâ bitmeyeceğini söylemem bile gereksiz.Her hâl ve şartta hakikatin izini sürdürdüğümüz sürece, düşe kalka da olsa, yaşadığımız iki asırlık yok oluş felâketini, çileyle, fikir ve oluş çilesiyle varoluş imkânına dönüştürebileceğimizden hiç şüphe etmedim.SİYASÎ HADİSELER, KALICI İLİŞKİLERİ BOZMAMALI!Gelelim Türkiye-Mısır ilişkilerinin rayına oturmaya başlamasının ne anlam ifade edeceği meselesine...Her şeyden önce, Türkiye ile Mısır, bölgenin iki önemli tarihî aktörü. Mısır tarihinde, İslâm'ın tarih sahnesine çıkışından itibaren bizim oynadığımız belirleyici rolden sözetmeyeceğim. Mesele bu kadar basit değil.Mısır, Arap dünyasının tarihî, siyasî, kültürel ve entelektüel lideri. Arap dünyasının kaderi biraz da Mısır'da yaşanan gelişmelere bağlı olarak şekil alır. Geçici siyasî hâdiselerden ziyade kalıcı, köksalıcı kültürel, entelektüel gelişmelerin kesintiye uğramadan ve sürgit güçlenerek sürmesi gerektiğinden sözediyorum burada.Siyasî gelişmeler, elbette, ilişkileri zedeleyebilir zaman zaman ama aslâ engellememeli, buna izin verilmemeli, bunun için de güçlü kültürel ve entelektüel kanallar, yollar, imkânlar inşa edilmeli.Siyasî hâdiseler gelip geçicidir ama kültürel ilişkiler, adımlar, atılımlar, alış-verişler kalıcı, köksalıcı, önaçıcı. Kültürel ilişkiler güçlü olursa, siyasî değişikliklerden ya da depremlerden yıkıcı şekillerde etkilenmez ülkeler arasındaki ilişkiler.Önümüzdeki süreçte, bütün Arap dünyası ile, Afrika ile ve tabiî Türk dünyası ile kalıcı kültürel, entelektüel ilişkilerin temellerini atmaya yoğunlaşmalıyız. Müşterek bir medeniyet tasavvurunu, mefkûresini her alana adım adım nakşetme mücadelesi ve gayreti içinde olmalıyız.Şam'ın,