Kalbin kubbeleri: MTO Akademik Yaz Kampları... Anadolu'da bir medeniyet seferi (1)

1. KATMAN: "İLÂHÎ ŞİAR": İSTİKAMET VEREN İLKE

İlahi Şiar, Allahın yeryüzüne gönderdiği adalet, hikmet ve estetik ölçüsüdür. Bu katmanda medeniyetin ilkesi, ilhamı ve ilahi referansı kurulur. Şiar, yön tayin eder.

KOCAELİ - Anadolu'ya açılan kapının adıdır.

Nereden İstanbul'dan. Osmanlı döneminde ise İstanbul'a açılan kapı olmuş burası.

Bu kapı, İstanbul'dan Anadolu'ya gezi için değil, sefer için gelenlere açılır. Kocaeli, medeniyetin Anadolu topraklarına ilk adım attığı yerdir. Bu kapıdan hakkıyla geçene Anadolu'nun manevi mirası verilir. Bu kapıyı ve bu kapıda kurulan kamplar, başlıklar ve içerikleriyle aslında bir simgedir. Medeniyetin Şiarı burada doğar. Adalet fikriyle yol belirlenir; sanat ile ahenk kazanır. Bir başlangıç duası ile girilir bu kapıdan: "Ey nizam, ey anlam, bize bir yol aç."

Bu dua kampın ruhundan dökülen pınarların sesidir. Ne diyor bu kamp bize Nereye götürüyor

Burada insanın varoluşsal sorusu "Adalet nedir" sorusuyla başlar. Gazze'den kanayan yara, Anadolu'nun giriş kapısına mührünü vurarak, dertli gönülleri bu dertle hukuk ve adalete bakmayı teşvik eder. Aksi halde, katı kuralcılık ruhu öldürür. Gazze, ruhun kendini Anadolu'da hatırlattığı mekan olarak çıkar giriş kapısı olan Kocaeli'de karşımıza. İşte burada, Gazze'den başlayıp uluslararası hukukun adaleti koruma kapasitesine dair sorunlar tartışılır.

Bu kampta anlamaya başlıyorsun ki, bu dünyada yaşasan da Gazze sana bu dünyayla yaşamamanı öğretiyor. Modern hukuk ve siyaset felsefesinin çıkmazı, kurallarında değil, ontolojik ve teorik zeminindedir. İnsan-toplum arasındaki gerilim, Gazze'de ölen ruhun sancısıymış meğer. İlahi Şiar, artık Gazze'den hakikatli bir slogan olarak hukuk ve adalet üzerine yeniden ontolojik zemin kurmamızı fısıldıyor bize. Belki de artık haykırıyor.

Hukukun yetersizliği, insan ruhunun estetik ve yaratıcı boyutuyla tamamlanmaya çağrılır. Hukuktaki soğuk rasyonaliteyi tamamlayan estetik, insan ruhunun açılımıdır.

Edebiyat, film ve mimarlık gibi sanat dalları medeniyetin ruhunu yaratır ve onu ifade eder. İşte bu noktada sanat, temeli atılan hukukun soyut adaletini somut ve hem yaşayan hem de yaşanılan bir gerçekliğe dönüştürür. Burada sadece adalet aranmaz, adaletin ruhu aranır. Hukukun hakikati adaletten akan ruhudur.

Burası medeniyet suyunun ilk göründüğü pınardır. "Hukuk, bir toplumun vicdanıysa; sanat, o vicdanın lisanıdır."

Bu açılım, tarih ve kültürün derinliklerine inerek insanın aidiyet sorusuna cevap aramaya sevk eder.


Burası bizi bir başka durağa götürür. Kütahya...

KÜTAHYA - Osmanlı medeniyetine çeyiz olarak katılan şehir.

Evlilik aslında birlik ve büyümenin, aşkın sembolüdür. Bu sembolü Osmanlı medeniyetinde çeyiz olarak görülen bir yüzüdür Kütahya. Bir ihsan bir nimet. Anadolu Beylerbeyi merkezi. Doğu ile köprü.

Ahmed-i Dai'nin yaşadığı şehir, Evliya Çelebinin ailesinin meskeni. Yavuzun bir zamanlar burada sancaktarlık yapması, Kütahya'nın gece yolculuğundaki geleceğe doğru yönelişindeki önemini daha da artırıyor.

Burası geleneğimizin hafızası, irfanla sabit ilkelerin konulduğu mekan. İlahi Şiar burada kök salarak, fikir ağırlığıyla yalnızca ses değil, istikamet kazandıran öz haline gelir.