İhya ve İnşa: Fâtiha'nın MTO'da İzleri -2

Bize özgü, bizim medeniyetimizden beslenen özgün ve özgürleştirici bir eğitim sistemimiz yok maalesef. Dünyada dünyaya yön veren bir medeniyete sahip olup da eğitim sistemi yok olan tek ülke biziz, dersem abartılı bir cümle kurmuş olmam.

Oysa her tarih yapmış toplumun kendine özgü bir eğitim sistemi vardır ve o eğitim sistemi medeniyet mefkûresi etrafında şekillenir.

Çıkılan bir yolculuğun Kur'ân'a ve Sünnet'e uygun olması, insanların yoldan çıkmasının ve yolculuğun istikamet üzere kemâl mertebelerini tırmanmasının önünü açar sonuna kadar.

MTO Azerbaycan Temsilcisi Vuqar Azizov kardeşim, MTO'yla çıktığımız yolculuğun Kur'ânî ve Nebevî temellerini belirginleştiriyor. İslâmî köklerden beslenen çağdaş Türk tefekkürüne ve eğitim felsefesine çığır açıcı bir katkıda bulunuyor.

Zihin açıcı okumalar…

***

Kur'an ve sünnet; Gazâlî'nin "ilim" anlayışından, İbn Arabî'nin "irfan" rahminden, Mevlânâ'nın "hikmet" dilinden Osmanlı'da yaşandı. Ve insanlığı yaşattı.

"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" diyen Şeyh Edebali'nin vurgusu da İnsan-ı Kâmil anlayışını merkeze almaya yönelikti.

İşte Mevlânâ'nın dili, ne Gazâlî'nin ilminden ne de İbn Arabî'nin irfanından uzaktır.

Osmanlı'nın Hadid olan adaleti, işte Elhamdülillah ayetinin İnsan-ı Kâmilinden ortaya çıkar.

Medeniyet Tasavvuru Okulu'nun çıkış noktası burasıdır:

Vecd ile rabıtası kopan insanlığı yeniden vicdanlarına dokunuşla vecd ile buluşturmak.

İşte bu sebeple Elhamdülillah ayeti, bizim kökümüzdür.

Tarihimiz o kökten yola çıkmış, MTO da tarihin derinliğinde o kökleri günümüzde inşa ederek göklerin ufkunda hakikat temelli bir medeniyeti kurmaya talip zihinler yetiştirme gayretindedir.

Aynen Nizamiye medreselerinde olduğu gibi...

Kitap-Mizan-Hadid özelinde ilk dört ayet bize ontolojik bir harita çizer.

Son üç ayet ise insanın kemale giden yolculukta bu temel kaynaklı İnsan-ı Kâmil modelini hayata hâkim kılma serüvenidir.


İYYAKE NA'BUDU VE İYYAKE NESTE'İN - KESİŞİM NOKTASI (FENOMENOLOJİK MERKEZ) - YALNIZ SANA İBADET EDERİZ VE YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ

Bu âyet, Fâtiha'nın kalbidir.

Bütün ontolojik ve epistemolojik akış burada kesişir.

"Sana ibadet ederiz" — bilginin eyleme dönüşmesidir.

"Senden yardım dileriz" — eylemin yeniden ilahi kaynağa bağlanmasıdır.

Bu noktada insan ayna olur.

İlahi tecelli artık onda yansır.

O, hakikatin bilincinde, eylemle varlık arasındaki bağı kurar.

MTO, işte bu iradenin merkezidir.

Bilgi eyleme, eylem yeniden bilince döner.

Bu yüzden MTO'nun "Dijital Nizamiye" anlayışı tam da bu âyetin merkezinde durur:

Bilgiyi eyleme, eylemi bilince taşımak.

Bu, varlığın teslimiyet anıdır.

Kul burada "ben"i bırakır, "biz" olur.

Yani bireysel bilinçten medeniyet bilincine geçiş...

Çünkü "na'budu" çokluk zamiridir: toplu bir kulluk.

MTO'nun gençliği bu âyetin insanıdır:

Adanmış, teslim olmuş, çağın putlarını yıkan.

"Bu dünyada yaşayan ama bu dünyayla yaşamayan."

Çünkü bu âyet, dünyada yaşayıp dünyaya ait olmamanın şifresidir.

İbadet bu noktada başlar.

Bu ibadet bir yaşam tarzıdır; aynı zamanda yaşatma tarzının inşasıdır.

Burada başlar "bilme-bulma-olma" yolculuğu.

Olma aşamasındaki kul, ibadetini halife bilincinde hayata taşır.

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Beş Şehir'inde dediği gibi:

"Müslüman mimar inşa etmiyordu, ibadet ediyordu."

Aynen öyle; bu âyet hem ibadeti hem de ilahi yardım merkezli kulluğu merkeze alır.

İşte buyurun size "hümanizm."

Evet, insan merkezli bir serüvendir bu ama aklına köle olan değil, ilahi yardıma mazhar olan insanın serüveni.

Bu âyetin tecellisi, MTO'nun şahdamarı gibidir.

"Sen kimsin" sorusuyla başlayan yolculuk, kitaplarla bilme eylemine geçer.

Talebe burada kendi zihnini çağın ağlarından arındırır ve olgunlaşma sürecinde kendi özgünlüğünü bulur.

Bilme - Bulma - Olma.

MTO'nun özü budur:

Kuru bilgi değil, hakikat bilgisi.

Kendi bilgisi.

Burada üç kitap birleşir:

Kur'an, kâinat ve kendi kitabı.


"İHDİNÂ'S-SIRÂTAL-MUSTAKÎM"YOL-MİZAN'IN İNSAN FORMU - DENGE ÜZERİNDE YÜRÜMEK

Artık inşa edilen ruh, yol ister.

Bu yol sırât-ı müstakîmdir:

Yani varlıkla Hakikat arasındaki ince çizgi.

Burada Kitap - Mizan - Hadîd üçlüsü insanda ete kemiğe bürünür:

Kitap (bilgi) - Mizan (denge) - Hadîd (kudret).

Sırat, bu üçünün insanda birleştiği denge yoludur.

Bu yol sadece doğruluk değil, istikametli varoluş anlamına gelir.

İnsan artık çağını tanır, ama çağın hâkimi olmaz; çağrının hâkimi olur.

"Çağı tanıyarak çağı tanımadığımızı ilan etmek.