Erzincan Kampı: "Akıl-Kalp-Ruh" birliğinin sema'ya durması

Ağustos ayı MTO için akademik yaz kampları ayı ve hem derslerde hem de 100 Kitap Listesi'nde elde edilen akademik ve entelektüel birikimin ürünlerinin alındığı velûd bir hasad mevsimi. Erzincan kampımızla yolumuza devam ediyoruz. Entelektüel kalitenin ve akademik derinliğin ruh kazandığı, kardeşlikle yepyeni ufuklara uzandığı bir kamp oldu Erzincan kampımız. Bu kampımızı da Vuqar Azizov kardeşimin nefis kaleminden aktarıyorum.


ERZİNCAN: ANADOLU'NUN MANEVÎ DAMARI

Hiçbir kamp birbirinin tekrarı değil; her biri bir öncekini aşarak yeni bir ufuk açıyor. Değerli hocamız Ümmühan Kartancı'nın ifade ettiği bu hakikat, Erzincan kampımızla bir kez daha tasdik edildi.

Erzincan… Anadolu'nun manevi bekçisi.

Bu topraklara ilk kez geliyordum. Yolculuğumuz, Yusuf Kaplan hocamızla birlikte Beytullah Yıldız Bey'in kıymetli eşi Gönül Yıldız Hanımefendi'nin ailesinde misafir olmamızla başladı. Ömer Yıldız kardeşimiz bizi, küçük ama manevi derinliği büyük olan Çayyaka köyüyle tanıştırdı.

Bu köy, ruhumda derin izler bıraktı. Anadolu ruhunun özünü, nüvesini burada hissettim. Gönül Yıldız Hanımefendi'nin değerli annesi, Anadolu irfanının canlı bir numunesiydi. Her cümlesi, ahiretin serin duygusunu kalbimize işliyordu. Bildiğimiz sözlerdi belki ama, ruhumuzu titreten ve gözlerimizi yeşerten bir sesti bu. İşte o ninemiz, Anadolu irfanının ölmez ruhunu temsil ediyordu. Erzincan yolculuğumuz böyle başladı ve bu ilk temas, seferimizin manevi rengini belirledi.

Erzincan, Anadolu'nun ruhunu Ahmet Yesevî'nin nefesiyle buluşturan müstesna bir beldedir. Erzurum'dan akan ilahi nefesin Erzincan'da can bulup İstanbul'da insanlığa hayat olarak yayılması, bu toprağın ruhunu anlatır.

Horasan'dan gelen erenler ve Selçuklu öncüleri Anadolu'ya ilk adımlarını Erzurum'dan attılar. Ancak eşikten geçmek yetmezdi; kapının da açılması gerekiyordu. Bu kapı Ahlat'tı. Selçukluların ve ilk İslam öncülerinin medeniyeti sistemli şekilde yerleştirdiği şehir olarak Ahlat, Anadolu'nun kilidini açtı.

Kapı açıldığında ilim, irfan ve kültür akmaya başladı. İşte bu manevi enerjiyi içeriye taşıyan ana damarın adı Erzincan'dır. Ahlat'ta açılan kapıdan giren nefes, Erzincan üzerinden batıya doğru ilerledi. Bu yüzden Erzincan, "ana damar"dır; çünkü nefes, ilim, ticaret ve tasavvuf buradan geçerek Anadolu'nun içlerine taşındı.

Bu damar Osmancık'a ulaştı ve köprüye dönüştü. İstanbul ise bu sistemin kalbiydi.


ANADOLU'YU BİR BEDEN GİBİ OKUMAK.

İstanbul, tüm damarların birleştiği ve ruhun bütün bedene pompalandığı merkezdir. Osmanlı döneminde hem siyasi hem de manevi anlamda medeniyetin kalbi olan bu şehir, doğudan gelen nefesin Erzincan ve Osmancık üzerinden ulaştığı nihai menzildi. Buradan ise nefes tüm insanlığa yayıldı.

Bu bakış açısı, Anadolu'daki medeniyet yolunu bir bedenin dolaşım sistemi gibi okumamızı sağlar:

Eşik-Erzurum: Geçişin başladığı nokta.

Kilit-Ahlat: Kapının açıldığı menzil.

Damar-Erzincan: Nefesin taşındığı ana hat.

Köprü – Osmancık: Bağın kurulduğu geçit.

Kalp-İstanbul: Hayatın tüm bedene yayıldığı merkez.