Ege'de esen diriliş rüzgârı (2)
Aralık ayında Karadeniz'den sonra Ege bölgemizi karış karış dolaştığımız bir MTO seferine çıktık. Muğla temsilcimiz, büyük dert ve dava sahibi Cemal Demirtaş kardeşimizin öncülüğünde, Samsun'dan beni yalnız bırakmayan Muharrem Kartancı hocamızla birlikte. Seferimizi İzmir yönetim ekibimizden Mehmet Adıgüzel Kertmenci hocamız yazdı. Kendine özgü, akıcı şiirsel ve felsefî diliyle Dün ilk bölümünü yayınlamıştım; bugün de son bölümünü yayınlıyorum bu güzel yazının.
EĞİTİM, MEDYA VE KÜLTÜR REJİMİ, ÜLKENİN ALTINI OYUYOR!Nazillideki konferansta şunu söylüyor Yusuf Hoca: "Osmanlı aşılamamıştır. Osmanlı anlaşılamamıştır. Osmanlı anlaşılamadığı için aşılamadığı da anlaşılamamıştır."
Daha ne söyleyebilirim ki
Ne söylenebilir ki
Osmanlı devrinde Anadolu'daki, Balkanlar'daki zeki çocuklar ailelerinin izniyle alınır, yetiştirilir ve devletin üst düzey yöneticisi, sanatçısı, mimarı, müzisyeni yapılırdı. Ailesinede faydası olurdu, doğup büyüdüğü yöreye de.
Şimdi tam tersi bizim çocuklarımıza uygulanıyor.
Lakin bir farkla!
Türkiye'deki yabancı okullarında yetişen çocuklarımız ailesine, ülkesine, değerlerine yabancılaşıp bu ülkenin insanına tepeden bakıyor, buralarda yaşamak istemiyor. En zeki ocuklarımızı, kendi ellerimizle -kariyerizm putumuz yüzünden- Batı Uygarlığına peşkeş çekiyoruz. Kendi medeniyeti için değil insana ve insanlığa düşman olan bir uygarlık için üretim faaliyetinde bulunuyorlar.
Onların ülkesinde köle gibi yaşamaya bile razılar! "Kendi ülkemi dünyanın en güzel ülkesi haline getireyim." gibi bir idealleri yok!
"Türkiye'deki eğitim sistemi, kültür ve medya rejimi ülkenin altını oyuyor!"
Yusuf Kaplan Hoca mevcut algıları tersine çevirdi ve rüzgara karşı kürek çekerek ülkenin çocuklarına sahip çıkmak için evini, ailesini terk ederek, gecesini gündüze katarak, havaalanlarında sabahlayıp arabalarda uyuyarak ülkeyi defalarca turladı.
Çocuklarımızın elinden tutmak, başlarından okşamak, gözlerinin içine bakıp onlara değer verdiğini göstermek için! Ülkesinin medeniyet köklerini kurutmak ve çocuklarımızı hız, haz ve ayartının kölesi yapmak için eşekle dolaşan insanların hayatları nasıl da destanlaştırıldı bu ülkede! Nasıl büyük maddi destekler görerek önleri açıldı! Hepsini çok iyi biliyoruz!
BU ÜLKE BİZİM ELİMİZDEN ALINDI!Evet, aynen böyle söylüyorum ben de: "Bu ülke bizim elimizde değil. Bizim elimizden alındı."
Bizim elimizde olsa böyle mi olurdu Gizli bir iktidar hayatımıza sürekli çeki düzen veriyor. Müslümanlar ise savunma psikolojisi ile hareket ediyor. Oyunu ve kuralını onlar belirliyor. Biz beyhude yere nefes tüketiyoruz. Bu zeminde kazanma ihtimalimiz yok!
"Güçlü olanlar aksiyon üretir. Zayıf olanlar reaksiyon verir."
Gücün, ilerlemenin, muasır olmanın tanımını kendi ölçülerimizle yapamazsak hiçbir zaman aşamayacağımız bir aşağılık kompleksinde buluruz kendimizi. Bu eziklik psikolojisiyle hiçbir şey yapamayız. Ancak Sisifos'la kader ortağı olabiliriz!
"Tam düşecekken tutunduğum tuğlayı kendime Rab bellemeyeceğim." demişti şair.
Düşüş ne zamandan beri yükseliş oldu
Eğer öyle olsaydı Gazze'yi yerle bir edenlere güçlü dememiz gerekirdi! Onlar güçlü değiller suçlular. Ellerindeki imkanları insanların hayatlarını cehenneme çevirmek için kullanıyorlar! Hayatımıza değer katmıyorlar, hayatın kalitesini arttırmıyorlar. Tek dertleri işgal etmek ve yok etmek. İnsanlığa insanca yaşayabilecekleri bir yurt kurmak değil!
BAŞINIZ DİK YÜRÜYÜN! İNSANLIĞIN HAYSİYETİNİ MÜSLÜMANLARIN KURTARA-BİLECEĞİ İSPATLANDI GAZZE'DE!Gazze, Batı Uygarlığının mezarıdır, diyen hocamız olaylara basarla değil basiretlebakmayı öğretti bizlere. Herkes Gazze aynasından kendine baksın ve kaç kuruşluk adamolduğunu öğrensin diye de ekledi. Bilinsin ki bu katliamlara ses çıkaramayanlar özgür falan değil gücün önünde eğilen kölelerdir!
"Başınız dik yürüyün. İnsanlığın haysiyetini sadece Müslümanlar koruyabilir. Gazze bunu ispatladı. "
Gazze, tüm insanlığın huzur içinde yaşayabileceği medeniyeti sadece Müslümanların kurabileceğini ispatladı ve bizlere büyük bir sorumluluk yükledi. Medeniyet fikri olmadan
asla farklılıklarımızı koruyamayız. İnsanların bir arada kendi kalarak ve kendi olarak barış içinde yaşayabileceği tek tecrübeyi bizim medeniyetimiz gerçekleştirdi. Sadece Kudüs
üzerinden yapılacak bir okuma bile bunu bize ispatlıyor. Kudüs ne zaman ki Müslümanların kontrolünde oldu tüm dinleri, inançları blr arada huzur içinde yaşattı. Ne zaman ki Müslümanların elinden çıktı herkes için cehenneme dönüştü! Tarih buna şahit!