Gazze'de soykırımı durduracak bir barış anlaşması imzalandı.
Nihayet.
İsrail askeri çekilmeye başladı.
Filistin devleti kurulmadığı sürece, ateşkes bugün ilan edilir yarın yeniden bozulur İsrail tarafından. Bugün kadar olduğu gibi.
İsrail'i durduracak en önemli adımlardan biri, bağımsız Filistin devletinin kurulmasıdır. Filistin halkının hakkını hukukunu her platformda koruyacak bağımsız bir devlet.
MTO Azerbaycan temsilcimiz Vuqar Azizov kardeşimiz Gazze hâdisesinin ne anlam ifade ettiğini, tarihin yapılmasındaki kilit rolünü anlatan nefis bir yazı yazdı.
***
"İstiğna", bir medeniyet mefkûresidir.
"Zühd", onun hayat tarzıdır.
İstiğna ise hikmetin kemale ermiş hâlidir-"olmuşluğun farkındalığı."
ZÜHD: RUHUN ABLUKAYI YARMASI
Zühd kavramı çoğu zaman yanlış anlaşılır; sanki dünyadan el etek çekmek, bütün dünyevi ilgileri terk etmekmiş gibi yorumlanır. Oysa zühd, sadece bedensel bir uzaklaşma değil, zihinsel bir arınmadır. Asıl zühd, çağın enformasyon bataklığından, sürekli akan bilgi kirliliğinin ve zihinsel manipülasyonun ağlarından kurtulmaktır. Çünkü insan, çağın ağlarına takıldığı sürece müstağni bir hayat yaşayamaz.
İstiğna, insanın maddi ihtiyaçlardan ziyade düşünce ve ruh dünyasındaki bağımsızlığını temsil eder. Yani asıl özgürlük, zihnin çağın tuzaklarından sıyrılmasıyla başlar. Zühd, bu anlamda istiğnanın öncülüdür; nefsin bağımlılıklarını kırarak insanı hakiki özgürlüğe yöneltir.
Bugün yaşam tarzımıza baktığımızda, görünürde modern, konforlu ve düzenli bir hayat yaşadığımızı sanıyoruz. Fakat bu görüntü, İsrail'in mekanik düzenine, Gazze'nin ise manevî yıkımına benziyor. Dışarıdan başarılı, kazançlı, üretken görünsek de iç dünyamız darmadağın. Kalbimiz kuşatma altında, ruhumuz bombalanmış şehirler gibi viran.
Kapitalizmin ağı içinde başarı, para, statü gibi ölçülerle hayatımıza yön veriyoruz. Ama hayat kalitemiz Çoğu zaman iç huzurdan, anlamdan, derinlikten yoksun. Sosyal medyada kısa süreli tatmin arıyor, hızın ve hazın yoğun baskısında savruluyoruz. Hedonizmin seli altında kalmış bir ruh haliyle yaşıyoruz.
İşte bu noktada zühd, çağın dayattığı bu ablukayı yaran bir varoluş bilincine dönüşür. Zühd, bir kaçış değil, bir direniştir. İnsan, dünyadan kopmadan; ama dünyanın ağırlığını sırtına almadan yaşamanın adıdır bu.
Zühd, sadece bir tercih değil, bir boykot biçimidir: Nefsin tahakkümüne, çağın sahte değerlerine ve modernitenin sinsi ayartılarına karşı bir boykot. İstiğnanın tohumu, bu boykotun rahminde filizlenir. Çünkü hakiki zenginlik, sahip olduklarında değil, bağımlı olmadıklarındadır.
Zühd, bu anlamda insanı dünyayı reddetmeye değil; dünyayı, ilahi düzen içinde yeniden anlamlandırmaya çağırır. Yani, ruhun Gazze'sini özgürleştirmeden Kudüs'ün dirilişi de mümkün değildir.
Eğer boykot yalnızca İsrail'in zulmüne tepki olarak yapılırsa, bu şu anlama gelir:
"İsrail zulmü biterse, boykot da biter."
Oysa boykot, ahlaki temelden kaynaklanmalıdır.
Bu durumda biz, yaşam tarzımızı "istiğna" temelli bir anlayışla inşa ederiz.
Boykot böylece "reaksiyon" olmaktan çıkar, "aksiyon"a dönüşür.
Peki ya zihniyet boykotu
Asıl soru budur.
Maddi ürünleri reddedebiliyoruz; peki zihnimizi esir eden kavramları boykot edebiliyor muyuz
Yusuf Kaplan hocamızın ifadesiyle, "Gazze öncesi" dönemde bugün boykot ettiğimiz şeyleri hayatımıza dâhil eden, yahudileşmiş zihindi.
Bunu fark etmeliyiz.
Boykot sadece "kola içmemek" değil, kapitalist zihniyete "dur" diyebilmektir.
Çünkü bu ürünleri bize başkaları getirmedi; bizdeki yahudileşmiş zihin getirdi.
ÜÇ KAVRAMDA ÇAĞLA MÜCADELE
Boykot: "Çağı tanıyarak, çağı tanımadığımızı ilan etmek."
Zühd: "Çağın ağlarına takılmadan, çağı aşmak".
İstiğna: "Çağrısı çağını kuracak adanmış zihniyet".
Bu, bir zihniyet devrimidir.
Arzuların ihtiyaç haline geldiği bir çağda, zühd temelli bir hayat ve istiğna bilincine sahip bir zihin ile fıtrat medeniyetinin temelleri atılmalıdır.
Merhamet işte budur.
Cemâlî tecelli, işte budur.
HİCRET: "GAZZE'DEN SONRASI"
"Reaksiyon", başkasının kimliğinin etkisinde hareket etmektir.
"Aksiyon" ise, kendi hakikatinle dünyayı kucaklamaktır.
Allah, bu âlemi insana "musahhar" kılmıştır.
Zühd ve istiğna, dünyadan kaçmak değil;
başkasının kavramlarından uzaklaşarak, kendi kavramlarımızla dünyayı halife bilinciyle kucaklamaktır.
"İstiğna", "ganî" kökünden gelir; yani zenginliktir.
Bugün biz, maddeyi zenginlik sandık ve yanıldık. Daha çok teknoloji daha çok güçtür yanılgısı postmodern bir yanılgı ve müslümanların hâlâ bu anlayış üzerinden mücadele yürütmesi de ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir konu.
Oysa Hz. Peygamber'in (s.a.s.) hayatı bize iki dönemli bir kavramsal öğreti sunar:
Mekke ve Medine.
Mekke'de "bir gün senin bir gün bizim" teklifine asla boyun eğmedi;
çünkü o zemin başkalarınındı.