Azerbaycan'a MTO dokunuşu: İki kardeşin hasretinden vuslat, vuslatından da bir hasret doğdu (l)

Geçtiğimiz ay, MTO ekibinden bir grup kardeşimle Azerbaycan'a tadı damağımızda kalan nefis bir ziyaret gerçekleştirdik. Belki de Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini köklü medeniyet dinamiklerimiz üzerinden yeniden belirleyip inşa edecek bir ziyaret oldu bu seyahatimiz. Azerbaycan'ın tarihini, kültürünü ve güzel insanlarını yakından tanıdığımız oldukça verimli ve ruh dolu bir seyahat oldu. Bu seyahati, MTO'muzun Azerbaycan Temsilcisi Vuqar Azizov'un kaleminden sizlerle paylaşıyorum. Leziz bir pazar yazısı kaleme aldı Vuqar kardeşim. Yazının ikinci bölümünü yarın yayımlayacağım. Zevkli, keyifli ve zihin açıcı okumalar


BAKÜ'DE BİRLEŞEN KALPLER VE YOLLAR

Anadolu'dan İstanbul'a, İstanbul'dan Bakü'ye Bakü'den Şeki'ye bir nefes geliyor. Bir milletin iki kardeşi kucaklaşmak için hasret çekiyor. Hasretin kökeni İstanbul'dan kaynıyor. İki kardeşin İstanbul'da vuslatı hasrete dönüştü. Şimdi İstanbul'daki vuslat aşkı, Şeki'de hasreti bekliyor. Her vuslat hasreti, her hasret de vuslatı doğuruyor. İstanbul'da fırtınalı havaya rağmen Şeki'de dingin bir hava var. Gelen fırtınaya rağmen kendi istifini bozmadan vuslatın özleminde "özünü bekliyor.

Nihayet kadîm şehir Bakü'de iki kardeş kavuşuyor. Kucaklaşma tebessümle müşahede olunurken, öz'lerde kavuşmanın göz yaşı var. Gözlerde tebessüm, sözlerde muhabbet var.

Bakü'nün kadim yeri olan İçerişehir'e girerken kalpler aslında kendi özüne nüfuz ediyor. Muhabbet İçerişehr'in sokaklarında yapılırken bizim özümüzde kelimeler kucaklaşıyor. Bazen gülümseme bazen suskunlukla gözlemlenen muhabbet, kalpleri adım adım aynı ruh içinde içeriye doğru dokuyor. Birbirine hasret kalpler, birbirinden özlemin şarkısını okuyor.

Nuri bey kalemiyle Medeniyetin Tasavvurunu kelama döküyor, Muharrem ağabey bu kelamları adım adım sanat ruhuyla görüntüyle bütünlüyor. Görüntünün merkezinde kalp atıyor. Her nefer Yusuf kalpli Yusuf Kaplan hocanın kalbinin ritmiyle şehrin ruhuna akıyor. Aslında bu sadece insanların karşılaşması değil. Bu medeniyetin dağılmış parçalarının yapboz gibi Anadolu ruhunun merkezinde birleşerek Medeniyetin Tasavvurunu ortaya çıkardığı fotoğrafı. Muharrem ağabeyin fotoğrafları gelişi güzel heveskar fotoğraflar değil, bu tasavvurun ruhunu nakşeden sanatın resmi.

Nuri bey ve Muharrem ağabey ayni besteyi yapıyor. Biri bestenin sözlerini yazarken, diğeri müziğini inşa ediyor. Bu beste "Yusuf makamı"nda toplanıyor. Bu beste Medeniyet Tasavvuru Okulu'nun bestesi. Bu bestenin içinde Azerbaycan'ın medeniyet ruhuna hasret kalpler de kendine not buluyor, not oluyor. Bu besteye İlgar, Eldar, Tofik, Yavuz, Ülvü, Seid, Raul, Tural, Seyithan gibi güzel kardeşler ses veriyorlar. Bestenin makamı, perdelerle süslenerek adımları düm tek tek ritmiyle kadim türk müziğimizi hayata aktarıyor.

Yusuf hocamızın bestesi içinde bir Yusuf ağabey (Karakuş) daha vardır. Az ve öz sözleriyle bu bestenin geçit notasını yapıyor. Hoca ve talebeleri şehrin içinde nehir gibi sessiz akıyor. Ancak kalp kulağıyla dinleyenler bu akıştaki sedayı duyuyorlar.

Hocamızın değerli eşi Gökçen hoca Yusuf kalpli dert sahibi özde bir çiçek gibi o derin derde deva, devaya dava havası aşılıyor, hocamızın kalbine serinlik ve zarafet veriyor. Bunu her adımlarında görmek mümkün. Büşra Uçur, Zeynep Rana Kartancı gibi gül demetlerinin yanına bir de Azerbaycan'dan Samira kardeşimiz de renk katıyor. Bütün bu zenginlikle her birimiz samimiyetin manevi atmosferini soluyoruz.

Bu atmosfer öylesine büyüdü ki, geceyle Bakü'den Şeki'ye yol alırken hocamızın açtığı canlı yayınla 6 bin gülü daha bize yoldaş eyledi. Belki karanlık gecede bir araba gidiyordu ama bu araba çevresinde 6 bin pervane dönüyordu. Bu sadece bir yolculuk değildi, bu Medeniyetin Tasavvurunu inşa eden Yolculuğun halka halka büyümesiydi. Görünen ve yaşanan her olay bir işaret bir semboldür. Aslı ise hakikatin tecellisiydi.


ŞEKİ: BURSA'NIN İKİZ KARDEŞİ