Küresel Güvenlik Borsasında Roller Değişti

Aralık 2025, küresel siyasetin sözlüğünden "liberal değerler" kavramının silinip, yerine "işlem maliyeti" ve "saha ispatı" kavramlarının yazıldığı tarih olarak kayıtlara geçecektir.

Washington'dan yükselen yeni öğreti, Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb'ın Foreign Affairs dergisindeki itirafı, Avrupa başkentlerine sızan "satılma" korkusu ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın "yeni sistem" uyarısı… Bu dört farklı gelişme, aslında tek bir gerçeğin dört farklı yüzüdür: İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan düzen resmen iflas etmiştir. Uluslararası Politik Ekonomi perspektifiyle bakıldığında, dünya artık kurallara dayalı bir sistemden, güce ve üretime dayalı agresif bir "Yeni Korumacılık" çağına geçmektedir.

Washington'ın Yeni Öğretisi ve Avrupa'nın Hazırlıksız Yakalanışı

Kasım 2025 tarihli ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi, bu dönüşümün ilanıdır. Washington, artık müttefiklerinden "sadakat" değil, somut "harcama" talep etmektedir. Belgenin kalbi olan "Lahey Taahhüdü", NATO müttefiklerinden savunma harcamalarını Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'nın yüzde 5'ine çıkarmalarını şart koşmaktadır.

İşte tam bu noktada, yıllardır ABD'nin güvenlik şemsiyesi altında rehavete kapılan ve savunma sanayilerini köreltmeyi "barış temettüsü" sanan Avrupa ülkeleri (başta Almanya olmak üzere) büyük bir şok yaşamaktadır. Alman basınına sızan "ABD bizi satıyor, bizimle oyun oynuyorlar" hezeyanları, aslında savunmasız kalmış bir kıtanın, yaklaşan fırtına karşısındaki çaresizliğidir.

Türkiye'nin Asimetrik Avantajı: "Saha İspatı"

Ancak bu tablo, Türkiye için bir kriz değil, stratejik öngörünün meyvelerini toplama zamanıdır. Zira ABD'nin Türkiye'yi korumadığı, aksine yalnız bıraktığı gerçeğiyle yıllar önce yüzleşen Ankara, diğer ülkeler savunma bütçelerini kısarken, sessiz ve derinden bir devrime imza atmıştır. Türkiye, savunma sanayisini sadece bir "ekonomik sektör" olarak değil, bir "beka meselesi" olarak kurgulamış ve yerlileştirmiştir.

Bugün gelinen noktada Türkiye'nin elinde, dünyadaki rakiplerine kıyasla muazzam bir koz vardır: Saha Deneyimi.

Batılı savunma sistemleri çoğu zaman steril test ortamlarında veya kağıt üzerinde mükemmel görünürken; Türk savunma sanayisi ürünleri (SİHA'lar, akıllı mühimmatlar, elektronik harp sistemleri), dünyanın en zorlu çatışma bölgelerinde rüştünü ispat etmiştir. Karabağ'dan Libya'ya, Suriye'den terörle mücadele operasyonlarına kadar gerçek harp sahasında "tam not" alan Türk sistemleri, maliyet-etkinlik açısından da rakipsizdir.

Kriz Değil, Pazar Fırsatı

Dolayısıyla ABD'nin NATO üyelerine dayattığı "Yüzde 5 savunma harcaması" şartı, Türkiye ekonomisi için bir "kayıp" değil, tarihi bir "kazanç kapısıdır."