Alaska'nın soğuk topraklarında, 15-16 Ağustos 2025'te gerçekleşen Trump-Putin zirvesi, dünya sahnesinde yeni bir perdenin açıldığını hissettirdi. Üç saatlik bu tarihi buluşma, Ukrayna-Rusya savaşının gölgesinde geçti; ancak masadan somut bir barış anlaşması değil, yalnızca "ilerleme" sözleri yükseldi. Küresel piyasalar bu görüşmeyi temkinli bir iyimserlikle izlerken, jeopolitik satranç tahtasında hamleler hız kazandı.
Zirvenin ana ekseni, Şubat 2022'den bu yana kanayan Ukrayna yarasıydı. Taraflar, ateşkes ve toprak paylaşımı gibi hassas konuları masaya yatırdı. Ancak, Ukrayna'nın masada olmaması, görüşmelerin meşruiyetine gölge düşürdü. Avrupa'dan yükselen "Ukrayna'sız anlaşma ölü doğar" sesleri, bu eksikliği açıkça haykırıyordu. Rusya'nın talepleri ise net: Luhansk, Donetsk, Zaporijya ve Herson'un kontrolü, Kırım'ın ilhakının tanınması, Ukrayna'nın NATO'dan uzak durması ve yaptırımların kalkması. Bu talepler, bir barış planından çok teslimiyet belgesi gibi yankılandı. Karşı tarafta ise ABD'nin "yaptırım tehdidi" kozu, ekonomik baskıyı artırma sinyali verdi.
Alaska'nın seçimi tesadüf değil. Bering Boğazı'nın komşuluğu ve 1867'de Rusya'dan ABD'ye satılan bu toprakların sembolik ağırlığı, zirveye tarihi bir derinlik kattı. Rusya cephesi, bu seçimi "mantıklı" bulurken, bazıları Alaska'yı "eski Rus toprağı" olarak anımsatarak nostaljik bir propaganda yürüttü. Öte yandan, protestocuların Alaska sokaklarındaki "Zelenskiy'siz barış olmaz" haykırışları, görüşmelerin halk nezdindeki yankısını ortaya koydu.
Ekonomik açıdan, Rusya'nın kırılganlıkları masadaki en büyük kozlardan biriydi. %21'lik faiz oranları, %9'a yaklaşan enflasyon ve ihracatta konvertibl para birimlerine erişimin 300 milyar dolardan 60 milyara düşmesi, Moskova'nın elini zayıflatıyor. Rubledeki %20'lik değer kaybı ve iş gücü eksikliği, savaş ekonomisinin çatırdadığını gösteriyor. ABD'nin ise yaptırımları sıkılaştırma ve enerji piyasalarını etkileme potansiyeli, küresel dengeleri sarsabilir. Özellikle Hindistan gibi Rus petrolü ithal eden ülkelere yönelik "ikincil yaptırımlar" tehdidi, enerji fiyatlarında dalgalanma riskini artırıyor. Ancak, bu hamlelerin ABD'nin stratejik müttefikleriyle ilişkileri zedeleme ihtimali de göz ardı edilemez.
Avrupa, zirveye temkinli yaklaşıyor. "Yalta 2.0" korkusu, yani büyük güçlerin küçük devletlerin kaderini belirlemesi endişesi, Brüksel'den Helsinki'ye kadar yankılanıyor. NATO'nun güvenlik garantileri ve Ukrayna'nın üyelik süreci, Avrupa için kırmızı çizgi. ABD'nin Ukrayna'ya askeri yardımı kesip silah satışlarını zorunlu kılması, transatlantik ittifakında çatlaklar yaratıyor. Avrupa'nın 250 milyar euroluk yardım taahhüdüne rağmen, sahadaki gerçeklik karamsar: Rusya, son bir yılda 6.000 km²'lik toprak kazandı ve Ukrayna'nın savunma hatları zayıflıyor.