Acaba "Halk olmakla halkın 'ta kendisi' olmak arasındaki fark nedir" diye kendime sormuyor değilim!
Kendimce; biri sahiden mütevazı
Kendi halinde
Neredeyse günübirlik yaşayan halk
Diğeri ise kolunda 550 bin, ya da bi milyonluk saatle ayrıcalıklı ve imtiyazlı olduğunu vurgulanan halk olsa gerek, diyorum.
Hani bi zaman ortalarda dolaşan "Adamın dibi" diye bir laf vardı ya!
Hani adamı yere serip de göklerdeymiş gibi göstermeye çalışılması, 'Halkın ta kendisi' sözü ile örtüşüyor sanki.
Niye böyle diyorum biliyor musunuz
Yazar, dizi oyuncusu ve Milletvekili Sayın B.Y'nin kendisiyle birlikte içinde bulunduğu gruba dair bir cümle içinde:
"() Bir kere halkın ta kendisiyiz" demişti ya hani, ona takıldım.
Keşke Sayın Y. böyle bir polemiğe girmemiş olsaydı.
Girmemiş olsaydı, çünkü edebiyat ve sanatla uğraşan her kim olursa olsun, önce kendisine yöneltilen eleştirilerin ne kadar haklı olduğunu anlamaya çalışır
Sonra haklı ya da haksızlığına bakar
Ardından da polemik olmayacak şekilde, 'Halkın ta kendisi' ifadesinin dışında, bir başka ifade kullanabilirdi, diyorum.
Çünkü bunun içinde 'Halkın ta kendisi' olanlar, sıkıntı çekmese de onun dışındaki çok büyük bir çoğunluğu oluşturan halk, cidden büyük bir ekonomik çıkmaz içindeler.
Emekli, 10 bin lirayla bir ay yaşamak için mücadele bile edemezken
Gençler parasızlık yüzünden okuyamazlarken
Hatta okullarını yarım bırakırlarken
Gençlerimiz hayalleriyle birlikte kaybolma noktasına gelmişlerken, Sayın Y.:
"Alın teriyle helal yoldan kazandım. Saatimi de takmaya devam edeceğim." diyerek, kendisini eleştirenlerle keşke zıtlaşmamış olsaydı, diyorum.
Neden biliyor musunuz
Bir sanatçı helal yoldan kazanmış olsa da -ki elbette helal yoldan kazanmıştır- bir milletvekilinin o kadar pahalı bir saati gündelik yaşamda takınca bir anda gündem oluveriyor.