Ey vicdan neredesin sen!
Millet olarak:
Ekonomik…
Sosyal…
Siyasal…
Ve hukuksal anlamda sıkıntılıyız.
Üzgünüz.
Hastayız.
Bir de çaresizlik var ki en kötüsü de bu olsa gerek!
*
Bir ananın gözyaşları içerisinde "Çok çaresizim! Aklımı kaybetmek üzereyim" demesi kadar acı…
Dünyayı üzen…
Vicdanları sızlatan daha ne olabilir, bilen varsa anlatıversin!
*
Hele de daha önceleri siyasilere atfedilen suç iddialarıyla ilgili -ki Sayın Erdoğan da- tutuksuz yargılanmışken, aynı Erdoğan'ın iktidarında insanlar önce içeri atılıyor, sonradan tahliye veya berat gelmiş olsa da yattığı yanına kâr kalıyor.
Olan dışarıda bekleyene de oluyor ya, suçu sabit olmadan içeri attıranların, içeridekilerin ve dışarıda bekleyenlerin yaşadıkları acılar hiç umurlarında değil.
Kaldı ki bu insanların her biri yurdum insanının teveccühlerine mazhar olmuş insanlar ve böyle bir ezayı-cezayı asla hak etmiyorlar.
*
Peki böyle bir yaptırım kime uygulanıyor
Şu anda kararları kesinleşmemiş, suçlu oldukları sabit olmamış olan CHP'nin belediye başkanlarına!
Pekâlâ uygulanan bu hukuk, hangi kanuna ve vicdana uyuyor anlamakta zorlanıyor insan.
*
Bunların içlerinden biri var -ki Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat ÇALIK- iki kere kanseri yenmiş.
Rabb'im ona, doktorların aracılığı ile yaşama tutunma hakkı tanımışken, henüz suçu sabit olmadığı halde bugünün karar vericilerinin eliyle, yaşam hakkı…
Sağlığını koruma hakkı, elinden alınacağa benziyor.
*
Ve geçenlerde, İzmir Şehir Hastanesi'ne sevk edilen oğlunu, mahkûm koğuşunun penceresinde gören annesi bu duruma çaresiz bir şekilde isyan ederken:
"Çok çaresizim. Oğlumun elimden kayıp gitmesini istemiyorum. Adalet Bakanı'ndan, savcılardan, hâkimlerden merhamet istiyorum." diyordu.
Anne Çalık, iki kez kanseri yenen oğlunun -belki de- üçüncü kez yenemeyeceğinin çaresizliğini, dolayısıyla da korkusunu yüreğinde yaşayarak:
"Çok çaresizim!
99'u tekrar yaşamak istemiyorum!
Oğlumun elimden kayıp gitmesini istemiyorum!