Bir gün böyle olacağı belliydi.
Son yıllarda hiçbir şey aklın alabileceği şekilde yürümüyordu çünkü!
Milletten sabır istenirken iktidar, itibardan ödün vermiyordu.
Yıllardır İstanbul'a ihanet edildi de bir Allah'ın kulu o ihanetin bedelini ödemedi.
Ama İstanbul ödedi.
Yıllardır kendilerinden olmayanlara karşı kullanılan dil, hiçbir zaman kucaklayıcı olmadı.
Hep ayrıştırıcı...
Ötekileştirici
Ve hatta ne acıdır ki "Vatan haini olma" noktasına dahi getirildi.
Millet; "Geçinemiyoruz, açız!" derken iktidar, abarttıklarını söylerse
İktidar, "Ekonomi uçuyor!" derken, milletin uçuruma yuvarlandığını görmezse
Okumuş insanlarımız yurt dışına giderlerken, "Giden gitsin!" denilip, değerlere sahip çıkılmazsa
Çocuk yaşlarda staj adı altında çıraklık yapan öğrenciler sigortalı çalıştırıldıkları hâlde onların sigortaları ilerideki emekliliklerine sayılmazsa, biraz düşünmek gerekmez mi
Milletin sesine kulak vermek iktidarın görevi değil mi
Bunlar yapılmayınca da millet de iktidara kırmızı kartı gösterir.
Ve gösterdi de.
Hem bu durumda iktidar bu sonucu kabul etmeyip de ne yapacak
Mecbur kabul edecek!
İşte o kendilerinin hafife alındığını düşünen
Dikkate alınmadığı için kahırlanan
İnsan yerine konulmadıklarını fark eden, ya da anlayan kesim, sandık önüne geldiğinde yaşadıklarının acısını alır.
Aldı da.
İşte o sandık iktidara; itibardan ödün verilmesi gerektiğini de hatırlattı.
Cumhurbaşkanı da olsanız
Bakanlar da olsanız
Milletvekilleri
Valiler
Kaymakamlar da olsanız kendi şehrinde belediye başkanı olamayan
Küçücük bir ilçenin başkanı olan insanlara yenilebilirsiniz.