Siyasete mesleki olarak ilgiliyim.
Biliyorum, siyasetin kendine has, kuralları var.
*
Mesela yalan konuşmak gibi…
Mesela Samimiyetsizlik gibi…
Mesela kabul olmayacak duaya 'Âmin' demek gibi...
Kandırıldığı bilindiği halde 'Alkışlamak' gibi…
Ve daha fazlası…
*
Anladım ki benim ülkemde siyaset, bunlar olmadan olmuyormuş.
Öyle olunca da bu konuda yeteneksiz bir insan olduğum için ben siyaseti beceremedim.
Ama bugün vicdanım çok rahat çook!
*
İyi de ben bu siyaseti beceremiyorsam da bizde siyaseten kendine has kurallarını yerine getiren…
Hayatına işleyen…
Gülücükler…
Vaatler…
Umut dağıtanlar yok mu
Olmaz mı
İstemediğimiz kadar.
Sahi söylüyorum.
Hele de arkasına da rüzgârı alıp siyasetin üst basamaklarına doğru çıkışını da sağlamışsa dokunmayın keyfine!
*
Bizim siyaset meydanımızda böylesi siyasilerimiz oldukça var.
Hemen her dönemin iktidarı, kendi zenginini kendi iş adamını yetiştiriyor.
Dünlerde, bugünkü iktidarın bir numarası öyle değil miydi
Dünlerde ekonomik olarak iyi değildi…
Ya şimdi!
*
Ağzı laf yapıyordu.
Güzel konuşuyordu.
Dönemin hükümetini güzel eleştiriyordu.
O gün için güzel, doğru ve haklı tespitleri vardı.
Ne var ki dünlerde eleştirdiklerinin aynısını, bugün kendi iktidarında ülkesinin insanına yaşatmayı da başardı.
Bugün, neredeyse yarıdan fazla insan açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşıyor.
Bu başarıda kendisini tutana aşk olsun!
Öyle olunca da benim ülkemde 'Kasap et derdinde, koyun can derdinde' noktasına geldi.
*
İnanın aynen öyle!
İktidar, iktidarlığını korumak ve sürdürmek için terörist başından bile medet umarken, sıradan vatandaş karnını doyurabilmenin derdine düşmüş!
O nedenle de vatandaş, çocuğunu okutmanın…
Okul ihtiyaçlarını karşılayabilmenin koşuşturması nedeniyle yırtınıp duruyor.
İktidar ise durumunu korumak için her yolu deniyor.
Anne-babanın neler çektiğinin ne farkında ne umurunda.