Olmayınca olmuyor, yapacak bir şey yok!
"Mademki kazanan hakkaniyetli kazanmalı." deniliyor o zaman sonuca razı olacağız.
Ama olunamıyormuş demek ki!
Çünkü kazanmayı her ne şekilde olursa olsun isteyen 'Ben olmalıyım' anlayışından bir türlü sıyrılamıyor, 'Ben' egosunu alt edemiyormuş meğer!.
*
Doğrusunu isterseniz siyasetin dışındaki beşerî ilişkiler değerlendirildiğinde, o insanlar gerçekten de her biri çok iyi insan da olabilirler.
Ancak oradan da anlıyorum ki 'Siyaset sahasında ne pahasına olursa olsun kazanmayı dürten siyaset virüsü' sanki hiç de iyi bir virüs değilmiş gibi geliyor bana.
*
Hiç kimsenin insan yanına lafım yok!
İnsanın içinde taşıdığı, sürekli kazanmayı dürtükleyen 'Siyaset virüsü'ne lafım var.
Ayrıca da burada hiç kimsenin insan yanını test etmiyorum.
Kontrol edilemezse 'Siyaset virüsü'nün bir insana neler yaptırabileceğini anlatmaya çalışıyorum.
*
Neyse efendim, duam şudur:
"Rabb'im kimselere -ben de dahil- hak etmediği…
Emek vererek kazanmadığı hiçbir şeyin hayrını ve bereketini göstermesin!"
*
Hele hele işletilen bir sistemin sonrasında dört kez bozulmayan eşitliğin kuraya kalması…
Sonrasında kurada kaybedilmesi…
Kendilerini kazanmaya şartlayan anlayışın 'Siyaset virüsü'nün de itelemesiyle insanlar üzerinde nasıl bir olumsuz etki yapıyor olmasını da ekranlar tüm Türkiye'ye gösterdi.
İşte tam da burada dananın kuyruğu kopuverdi.
*
Oysa en baştan itibaren Bayrampaşa seçim mahallinde her şey normal gözüküyordu.
Dört kez oy kullanılma işlemi yapılmış, hepsi de eşit sonuçlanmıştı.
Ancak ne var ki AKP'nin adayına oy veren bir üye, oy verdiği adayın ismini -bilerek veya bilmeyerek orasını bilemiyoruz- doğru yazmayınca, seçimin kuralara kadar gelmesine neden olmuş.
Kura çekimi yaşandı.