Dikkat! Midye denizin çöp kutusudur!

İstanbul'da bir aileyi yok eden zehirlenme faciasında olağan şüphelilerden biri de midye dolmaydı.
Çocukluğum ve gençliğim hep denizlere yakın yerlerde geçti. Midye işinden de fena halde anlarım. İlk sözüm: "Midyeyi sakın pişirmeden yemeyin ve sokak satıcılarından uzak durun" olacak. Zira midye denilen canlının işi, deniz suyunu filtre etmektir. Biraz abartarak söylemek gerekirse, denizlerin çöp kutusudur. Hatta pek çok kirlenmiş deniz alanını temizlemek için oralarda midye çiftlikleri kurulur. (2021 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı'nın resmi sitesinde arıtmaya yardımcı olmak üzere Marmara Denizi'nde yıllık 45 bin ton kapasiteli midye çiftliği kurulacağı açıklanmıştı.)
Bilindiği gibi Marmara Denizi'nin son yıllardaki en büyük derdi, aşırı azot ve fosfor birikimi nedeniyle oluşan müsilaj. Midye de işte bu kirli suyu filtre ediyor. Ayrıca sudaki kanalizasyon atıklarını ve ağır metali de süzüyor. Bu nedenle çok iyi pişirilmeleri gerekir.

İstanbul'daki büyük tehlike ise kıyılarda yaz/kış balık adam kıyafetiyle dalış yapan midye avcılarının iskele, köprü ayağı ya da yol kazıklarının metal bölümlerine tutunarak yaşayan hayvanları toplamaları. Bu da demirdeki pası direkt midemize indirmek demek. Piyasadaki midyelerin yüzde yetmişi rastgele dalış yapıp o kırmızı ağlarını dolduran bu kaçak avcılardan sağlanıyor.
Peki çözüm ne
Midyeyi bildiğiniz yerden almak ya da yemek. Sıkça kontrol edilen midye çiftliklerinden gelen midyeyi tercih etmek. Özellikle sıcak günlerde sokakta satış yapan tabla midyecilerinden uzak durmak. Hatta mümkünse hiç yememek...


Sahte yorumlar ne olacak
İnternet üzerinden mal ve hizmet satın alanların ilk dikkat ettikleri nokta, o ürün için yapılan vatandaş yorumları. Yapılan kritiklerle birlikte ürüne verilen notlar hepimiz için en belirleyici referans oluyor.

Gelin görün ki, bu yorumlar arasında pek çok sahte mesaj da var. Manipülasyon yaparak kâra geçmek isteyen pek çok firma, yapay zeka yardımıyla hazırladıkları pozitif mesajları adeta sayfalarına yağdırıyorlar. Böylece hiç de hak etmedikleri halde kendilerine "güvenilir esnaf" görüntüsü veriyorlar.
Peki bu, "sahtekarlık" ya da "hırsızlık" değil mi Tüketici alenen yanıltılmıyor mu Sizce de bu konuda ciddi yaptırımlar içeren bir kanuni düzenlemeye ihtiyaç yok mu


İstemezük Anayasası
1- 49 yaşında emekli olayım ama Avrupalılar kadar refah içinde yaşayayım.