Cuma günü veliler grubunda paylaşılan "Okul bahçesi yakınında TIR devrildi" haberini alınca kızımın okuluna nasıl gittiğimi hatırlamıyorum.
Manzara tek kelime ile korkunçtu. Bisküvi yüklü koca TIR büyük bir süratle giderken virajı alamamış, şarampole uçup, okul binalarının üzerindeki uçurumda adeta asılı kalmıştı. Yarım metre daha sürüklense, yuvarlanıp, binaların çatısına düşmesi ya da teneffüste kullanılan oyun bahçesine girmesi işten bile olmayacaktı.
Olay yerini incelediğimde büyük bir ihmalle karşılaştım. Hem yokuş hem viraj olan yerde, bariyer yoktu. Yani kontrolünü kaybeden her araç kolaylıkla okulun üzerine ya da bahçesine düşebilirdi.
Ondan da önemlisi; dev TIR'ların, hafriyat kamyonlarının ve ağır hizmet makinalarının, sayısı belirsiz inşaatlar yüzünden 5 okulun bulunduğu Sarıyer-Maden-Zekeriyaköy üçgeninin ara sokaklarında cirit atıyor olmaları. Araçlarını deli gibi sürüyorlar, damperlerinden döküp saçtıkları toprak, kum ve çakıllar yüzünden yolları kaygan ölüm pistlerine çeviriyorlar. Girmelerinin yasak olduğu yollarda, özellikle hanımların kullandığı araçların üzerine üzerine sürüyorlar.
Yok mu çocuklarımızın canına kasteden bu trafik teröristlerine "Dur" diyecek birileri
Sınıfın tembellerine bakın!
Bu özel kareyi Mısır'daki tarihi Gazze Barışı anlaşması sırasında televizyondan kaydettim. Görüntü biraz flû olabilir ama işaret ettiği gerçek öyle net ki...
ABD Başkanı Trump ile Cumhurbaşkanımız Erdoğan sırayla garantörlük metnini imzalarken sınıfın tembel öğrencileri gibi arka sıralara oturtulan Yunanistan Başbakanı Mitçotakis ve Ermenistan Başbakanı Paşinyan'ın kıskanç ve ezik bakışlarına özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bütün dünyanın etkin liderlik vasıflarını kabul ettiği Cumhurbaşkanı Erdoğan için bir zamanlar "Asrın Liderimiz" diye dalga geçmeye kalkanlara sesleniyorum: Huu, orada kimse var mı