TikTok'ta yeni bir akım var. Özel bir efekt sayesinde Atatürk ile sarmaş dolaş olmak hatta sevgili gibi dolaşmak. Kimi sosyal medya kullanıcıları "Ne var bunda" derken, bazıları da "3-5 beğeni alacaksınız diye Atatürk'ü pis emellerinize alet etmeyin" diyerek videolara tepki gösteriyor.
Söz konusu akımda sosyal medya kullanıcıları, özel bir animasyon sayesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e adeta sevgilisiymiş gibi sarıldıkları anlara ait videolar tasarladı.
Atatürk'e sarılmak tabii ki hepimizin hayali ama ille de kendisine değil, ilkelerine, devrimlerine sarılarak da bunu gerçekleştirebiliriz diye düşünüyorum. Bu nedenle yeni akımı fazla laubali ve saygısızca bulduğumu söyleyebilirim. Bilmem hatırlatmama gerek var mı Atatürk sizin eğleneceğiniz "konu mankeniniz" değil.
12 Eylül'ün soldurduğu bir aşk
A Haber'de tiryakisi olduğum "Bir Türkünün Hikayesi"nde bu hafta da "Değme Felek" türküsünün hikayesi vardı.
Amasya'nın Gümüşhacı köyünde Muammer ile Ümmü sınıf arkadaşıyken sık sık buluştukları bir ağacın altında birbirlerine hayatlarını birleştirmek için söz verirler.
Ümmü mendil verir yemin yerine. Muammer, Ankara'da üniversiteye başlar. Derken 12 Eylül darbesi kâbus gibi çöker üzerine. Odasının duvarında asılı "Sen istersen kırılır bu çark, durur dünya" şiiri suç sayılır. Oysa o dizeler bir sevgiliye yazılmıştır. Muammer tutuklanıp 2 buçuk yıllığına hapse atılır ve okuldan kovulur. Dönüşünde Ümmü'nün ailesi "Bir mahkuma kız vermeyiz" diyerek kavuşmalarını engeller. Bir süre sonra da Ümmü'yü başkasıyla evlendirirler. Muammer bağlamasını omzuna vurup diyar diyar gezmeye başlar. Hacı Bektaş Şenlikleri'nde onu dinleyen Aşık Mahsuni Şerif, Muammer'e "Aşık Özlemî" mahlasını verir.
Yıllar geçer ve acı haber Aşık Özlemî'ye ulaşır. Ümmü ölmüştür ve ölüm döşeğinde ailesine son isteğini söylemiştir: "Beni Muammer ile buluştuğumuz o ağacın altına gömün." Muammer köye döner ve sevdiceğini kendi elleriyle orada toprağa verir. O gün konuk olduğu bir radyo yayınında yanık bir türkü tutturur:
"Bugün benim efkârım var, zârım var... Değme felek değme benim telime..."