Sandığa giden notlarım

Kendimi bazen şöyle teskin ediyorum; Genel seçim, yani büyük badire 10 ay önce geçti. Burada çökerse Türkiye değil, şehirler çökecek. Şehrin çilesini çekenler buna razıysa sen de sal gitsin. Elle gelen düğün bayram.

Sonra 90'ların başındaki İstanbul geliyor gözümün önüne Topkapı'da trafik yoğunluğundan bir durak boyunu 1,5 saatte aşabildiğimiz. Yine eski günlere sürükleniyoruz endişesi kaplıyor içimi. Haydi ilk beş yıl önceki yapılanlarla, mevcut projelerin tamamlanmasıyla falan idare etti"Bir beş yıl daha CHP'nin elinde kalırsak hapı yuttuk"diyorum, yeniden afakanlar basıyor içimi.

Hislerim oradan oraya seyirtirken, "Amaan! Herkes layık olduğunu yaşar. 2019'da EYT çıkmadığı için oy vermeyenler geçen sene EYT ile emekli oldu, şimdi sandığa yansıması sıfır. Oysa EYT'nin Türkiye'nin en az 10 senesini götürdüğünü bu işin en tepesindeki, en uzman isimlerden dinlemiştim... Bu bile üzerinden bir yıl geçmeden sönmüşse eğer, boş ver, toplum CHP'yi kana kana, doya doya yaşasın. Sana ne" derken buluyorum kendimi.

"Yok, yok" diyor, içimde öbürkü, "Mevzu sadece İstanbul değil ki" - Ne peki - İstanbul seçimini kazansın, Ekrem İmamoğlu soluğu en kısa vakitte Ankara'da alacak. Bunu biraz da İBB Meclis Grubunda çoğunluğu sağlayıp sağlayamamaları belirleyecek. İşte bunun için DEM'in adaylarını CHP listelerinden gösterdiler zaten. Hesap İBB Meclis çoğunluğunu da ele geçirmek. Sonrası kolay. Özgür Özel beş yıl o koltuğu taşıyamaz, oturtmazlar. O yüzden hesapları tutarsa- olağanüstü kurultay toplayıp, genel başkanlığa İmamoğlu oturacak ve 2028'in adayı olacak. Anayasa gereği Erdoğan yeniden aday olamayacağına göre, CHP adayının seçimi kazanma ihtimali var. Yine döndük mü en başta'atlattık'dediğim büyük badireye.

Bak işte, burada dur! İbret olarak Ukrayna yukarıda, Suriye, Gazze gibi pek çok acı örnek aşağıda. Ukrayna'da sırf Batı yandaşlığından Devlet Başkanlığına seçilen bir komedyenin, sadece Batı'ya güvenerek ülkesini ne hâle getirdiğini görüyoruz. Neticesinin böyle olacağını da en başından beri biliyoruz, burada da defaatle yazdık, yazıyoruz. "Bir palyaçoyu seçtik, şimdi eğleniyoruz" diyen Ukraynalı yaşlı kadını asla unutmamalıyız. Kendi ülkesinin gücüne değil, başkalarının söylediklerine göre rota belirleyenlerin hâli ortada. Etrafımız ateş çemberi, er geç bizi de bu ateş sararsa Allah muhafaza!

Yine geldik mi işin en zor kısmına Bir adam CHP'nin başına geçecek ve o kişi İngiltere'nin, ABD'nin isteklerinin dışında hareket edecek, öyle mi Bunu en son deneyen, Irak tezkeresine 'hayır' diyen Deniz Baykal'dı, akıbeti ne oldu biliyorsunuz. Müstakbel koltuk adayımız,-Allah gösterecek ya-İstanbul'da milyonlarca insan yollarda kar esaretindeyken bununla uğraşmak yerine İngiliz Büyükelçi ile yemek randevusuna gitmiş, hatta"Tepkileri umursamıyorum. Büyükelçi'yle yediğim yemek, karla mücadele kadar önemli"demiş insan. Kandil, Kandil'in partisi DEM ve okyanus ötesinden FETÖ, içimizdeki bilumum uzantılarıyla ve boğaz kıyısındaki para babalarıyla bir kişinin arkasındaysa orada başka izahata mahal olmaz zaten. Şimdi buna çok önemli bir ekleme daha yapacağım, İRAN. İçimizdeki bütün siyasi kollarıyla hem bir önceki seçimde çok belli etti kendini, hem 31 Mart öncesinde. Gazze, Azerbaycan, Suriye gibi pek çok meselede Batı'nın gizli müttefiki olarak hep karşımızda, ama çaktırmadan. Onları Batı tehlikesinden ayrı görmeyin; yüzlerini tanımak isterseniz Altılı Masa'ya oturanlara, bugün onlara eklemlenenlere ve Gazze üzerinden nasıl İran'ın etki ajanlığına soyunarak, Türkiye karşıtı kampanya yürüttüklerine iyi bakın. Bunların tamamının bir adaya çalışıyor olması normal olabilir mi

Ama hani bu yerel seçimdi! Bari yol, kavşak, metro konuşsaydık Unuttukları vaatlerini, 'israf' deyip istifledikleri para balyalarını sorgulasaydık.

Deşme derdimi birader. CHP'lisine, DEM'lisine, muhalefetin bilumum ahalisine indiragandi yapılan ve fondaşlara, candaşlara dağıtılan bütün paraları canlı yayında göstersen kaç para yazar CHP'nin tarihine bakın, zaten hırsızlığın kitabını yazar, kimin umurunda Hizmet yapmamış-mış DEM'in de çok derdi buydu zaten! CHP'lisine gelince İzmir çok mu hizmet gördü bunca sene, niye hâlen kale Problem öteki kesimde, yani bizimkilerde. Şu İstanbul'da beş yılda dönen dolaplar AK Parti döneminde olsaydı, bakın en çok ses kimden çıkıyordu! Yanlış, doğru, tablo böyle. CHP'liler 100 yıllık partilerinden usanmamış, bizimkilere ne parti dayanıyor, ne lider maşallah.

İşte burası, en çok endişeye kapıldığım nokta. Abdülhamid Han, Vahidettin Han, Adnan Menderes sonrası, okuduklarımızla, anladıklarımızla sınırlı. Ama Turgut Özal sonrasını gördük biz. Belki öncesinde olanların en hafif örneğiydi ama zehir gibi yıllardı 90'lar. Ve Erdoğan sonrası için deşayet boşluk oluşursa-böyle bir tehlike var. Kolay değil bunca düşmana, bunca azgınlığa rağmen ülkeyi sırtında taşımak. Erdoğan gibi sadece milletinin ve ülkesinin menfaatlerini gözeterek karar alabilen- lider kolay bulunmaz. Bulsan da her babayiğit dayanamaz.