Ödül

Sohbet imkânı bulduğum ünlü bir kardiyolog profesörle konuşurken,inançsızinsanların en yakınlarını kaybetmenin acısını nasıl telafi ettiklerinden açıldı bahis.

Öyle ya Cennet umudu olmayan, ahirette buluşma ümidi taşımayan insanlar nasıl söndürüyordu içindeki ateşi

Dahası, kendilerinin de bir gün öleceğini bile bile ahiret inancının boşluğunu neyle dolduruyorlardı

"Alkole vuruyorlar kendilerini"dedi hoca

Bir gün başlarına gelecek mutlak hakikati unutmak, hatırlarına getirmemek için bu yola başvurduklarını anlattı.

Neşeyi bozan, ağızların tadını kaçıran ölüme karşı beynin ve nefsin bu yöntemi geliştirdiğini ilk kez işittim.

Dahası var

Düşünsenize, her şey dünyada kalacak gibi yaşamışlar, istediklerini yapmışlar

Ya bir de yüce kitabımız Kur'ân-ı kerimde ve daha önce insanlığa yollanan bütün kutsal kitaplarda bahsedildiği şekilde, yaptıklarının hesabını vereceklerse!

Böyle bir ihtimal,inançsızbir fâniyi nasıl çıldırtmasın

Şimdi, bunu niye anlattım, oraya geleyim.

Türkiye Basın Federasyonujürisinin teveccühleri ile bizi'yılın yazarı'ödülüne layık gördüler.

Herkes gibi, kamuoyuna açıklandığında öğrenmiştim sürprizi

Başta Türkiye Basın Federasyonu Genel Başkanı Sinan Burhan Bey olmak üzere, hepsine müteşekkirim.

Önceki gün de Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, Sayın Cumhurbaşkanımızın elinden aldık ödülümüzü.

Gerek şahsım, gerek gazetemiz, sevenlerimiz ve ailem adına çok anlamlı, gurur verici bir ödül oldu.

Marifet, iltifata tâbidir Zirâ gazeteciliği, sadece mesleğinizi yapmak, başka katakulliler çevirmek için aracı olarak kullanmıyorsanız, bu motivasyon değerli.

Aklımız, bilgimiz ve kabiliyetimiz ölçüsünde fikirlerimizi satırlara döktüğümüz yazılarla ödüllendirilmek bizim için önemli bir moral sağlamakla beraber, sorumluluğumuzu da artırdı elbet.

Dünyanın kabuk değiştirdiği, Türkiye'nin tarihîbir süreçten geçtiği bu dönemde Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğine, devletimizin mücadelesine doğru bulduğumuz her adımında destek olmayı hem milletimize, hem vicdanımıza görev addediyoruz.

Yapamadıklarımız için hayıflanıyor, kendi iç dünyamızda mahcubiyet duyuyoruz.

Yalanın, küfrün oluk gibi aktığı günümüz şartlarında, neyimiz var, neyimiz yoksa Hak yolunda sonuna kadar kullanmakla mükellefiz.

Yaptıklarımızı, yazdıklarımızı beğenen olur, beğenmeyen olur, mühim değil Biz, bize öğretilenlerin ışığında, elimizden gelen gayreti ortaya koymakla memuruz. Gerisi Cenab-ı Hakkın bileceği iş

Yarın"Elinde bu imkânlar vardı, ne yaptın"sorusuna vereceğimiz cevaba hazırlanabiliyor muyuz, aslolan bu.

Eğer mahşerde bunun cevabını verebileceksek, işte asıl ödül o olacak, biz buna inanıyoruz.