Harita nasıl değişecek

Yaklaşık bir yıl önceydi...

Gazetemizde Yılmaz Bilgen imzalı önemli bir dosya haber yayınlandı.

Konu, Suriye ve Irak'ta yaşanan süreç ile İsrail'in genişleme planlarının nasıl örtüştüğüydü.

Ha! Bir de İran'ın, -başta Suriye olmak üzere- bölgede yaptığı kıyımın, İsrail'in işini nasıl kolaylaştırdığı!

Acaba, Suriye'de olanların, İsrail istihbaratı ve Savunma Bakanlığı'na yakın internet sitelerinin yayınladığı Holly David Coridor (Davut Koridoru) projesi ile ilgisi var mıydı

Suriye'den işgal ettiği Golan Tepelerine 'iç savaş' bahanesiyle temelli çöken Tel Aviv'in (ve elbette arkasındaki güçlerin) bundan sonraki adımlarının neler olabileceğine dair İsrail uzmanı araştırmacı Dr. Abdullah Manaz önemli bilgiler veriyordu.

Söylediği şuydu;

"Kürdistan ifadesi, Siyonistlerin Arz-ı Mevud emellerinin perdesidir. Buna bazen 'Kürt koridoru' bile dediler. Siyonistler, bu hayallerine ulaşmak için Ermeni ve Kürtleri kullanmayı temel strateji olarak benimsedi. Hatta İsrail, bu kapsamda Ermeni ve Kürtleri 'kayıp 12. Yahudi Kabile sizsiniz' yalanı ile farklı boyutlara taşıdı. İşte bu sebeple ASALA ve PKK aynı hedef için çalıştı. Buna Irak, İran ve Suriye'deki Kürtçü yapıları da dâhil etmek lazım. Şu an şartların olgunlaştığını düşündükleri için harekete geçtiler. Tel Aviv'den Golan, Suveyda, Tenef, Humus, Deyr ez-Zor hattından Haseke'ye ve oradan da Irak'a inecek Yahudi şeridini hayata geçirmeyi planlıyorlar. Amerika'nın Suriye'deki askerî yapılanması tam olarak bu koridor planına göre hazırlandı ve uygulanıyor."

Türkiye'nin eski Suriye Askerî Ataşesi, emekli Tümgeneral Esat Arslan da "Güneyden Türkiye sınırına inme ve daha sonra Bağdat'a genleşme hesapları yapıyorlar. Suriye'nin mevcut durumunu askerî açıdan fırsat olarak görüyorlar. Hatta şu an bu şeride yerleştirilecek Yahudilerin listesini çıkarıyorlar. Dera, Tenef, El Suhne Çölü, Deyr ez-Zor, Haseke ve Fırat-Dicle nehir boyu onlar için hayati önem taşıyor. Bu hat ünlü İngiliz ajanı Lawrence'in de çok ciddi mesai harcadığı bir proje" diyor ve Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişimi önlenmese, projenin çok daha hızlı ilerleyeceğine dikkat çekiyordu.

Nitekim devletimizin, cevabını 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra Suriye operasyonlarına başlayarak verdiğini hatırlatmak isterim.

Peki, İsrail, ABD eş güdümü ile tatbik etmeye çalıştığı koridordan vazgeçti mi

Hayır, nitekim PKK terör örgütüne bir orduya yetecek kadar silah yardımı yapmaya devam ediyor. Hatta iş insansız hava araçları, helikopter vermeye kadar geldi.

Şu tesadüfe bakın ki, 1 Ekim'de Ankara'ya düzenlenen bombalı saldırının ardından Türkiye yine Suriye'deki teröristleri, yani yukarıdaki amaç için kullanılan paralı askerleri, sahiplerine ait petrol tesislerini vurdu...

Tam bir hafta sonra, 7 Ekim'de ise Hamas İsrail'i vurdu!

Üstelik en fazla saldırı beklentisi olunması gereken sembolik bir tarihte, yani Yom Kippur'un 50. yıl dönümünde.

Sonra öğrendik ki, meğer Mısır istihbaratı, öncesinde İsrail'i 'büyük bir saldırı olabilir' diye uyarmış ama kulak asmamışlar!

Hem 'dünyanın en iyisi' diye övülen MOSSAD uyumuş, hem de CIA gibi müttefikleri!

Hamas iki yıl boyunca bu saldırıya hazırlanmış, ne hikmetse uyanmamışlar!

Bu kadarı tesadüf olduğuna göre, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun kısa süre önce New York'taki BM Genel Kurulu'nda gösterdiği Filistinsiz İsrail haritası da tesadüftür herhâlde!

Bu kadar tesadüf birleşince, İsrail'in 11 Eylül'ü oldu.

ABD'nin 11 Eylül'ü ile çokça benzeşir biçimde!

Demir Kubbe ile örülü, 'kuş geçirmez' denilen sınırı 7 Ekim sabahı baktık ki paramotorlu paraşütlerle onlarca Hamaslı geçiyor.

365 kilometrekarelik Gazze'yi avuç içine alan anlı-şanlı İsrail ise ortada yok!

Sonrası, dünyaya yayılan 'sivillerin katledildiği' dehşet görüntüleri.

Büyük planlar, haklı görülen 'mucip sebep'lerle başlar.

Öyle olacak ki, "Durun, bu tuzak!" diyenlerin sayısı azalsın.

Hamas'ın 'yüksek güvenlikli' sınırı paramotorlarla, duvarları motosikletlerle aşması, sonrasında dünyaya yayılan sivil katliamı görüntüleri de öyle oldu.

Bunca yıldır İsrail tarafından çocuk-kadın demeden katledilen, insanlık tarihinin belki de en ağır zulmünü gören, evlerine, köylerine keyfî olarak el konulan, hapsedilen, insanlık dışı muamelelerle katledilen mazlum Filistinli siviller, bir günde 'meşru hedef' yapıldı dünya kamuoyunda.