Halep'te İran tuzağı

İsrail'in Gazze'de Müslüman sivilleri, bebekleri, kadınları nasıl bir vahşi zevkle katlettiğini düşünün

Aynısını Suriye'de İran ve Esad rejimi yaptı.

Sadece İranlı asker ve farklı isimlerdeki milislerinin 600 binden fazla Sünni Müslüman'ı, çok büyük kısmını da işkenceden geçirerek öldürdüğünü anlatıyor Suriyeliler.

Öldürülen toplam Suriyeli sayısı kimi kaynaklara göre 2,6 milyon.

Suriye'de iç karışıklığın çıktığı 2011'den bu tarafa öyle bir katliam yaptılar ki, 10 milyondan fazla insan yalın ayak Suriye'yi terk etmek zorunda kaldı.

Kimyasal silahla çırpına çırpına can verenler, açlıktan bir deri bir kemik bırakılıp ölüme terk edilenler

Yaşayanların, bombayla yahut mermiyle ölenleri şanslı gördüğü ülkeydi Suriye.

Hiç değilse işkenceye maruz kalmadıkları için!

Milyonlarca çocuk, yetim ve öksüz kaldı.

İran'ın kontrolündeki Lübnan'a sığınan kadınlar parayla satıldı.

Kaybolduktan sonra bir daha izine rastlanmayan çocuklar, organları alınıp satılan insanlar, zindanlarda akıl durduran işkence ve tecavüzler

Bunların hepsi Suriye'de oldu; faili de Nusayri Esad rejimi ve Şii mezhepçiliğiyle gözü dönen İranlılardı.

Rusya da bu katliama hava desteği sağladı.

Önce bu bilgileri bir kenara koyalım.

Bir anda 5 milyona yakın mülteci yüküyle karşılaşan Türkiye, Suriye'de iç savaşı durdurmak için çok çabaladı.

Gazze'de olduğu gibi, Suriye'de yapılan sivil katliamının durması için de olanca gayreti sergiledi.

Başta BM olmak üzere, uluslararası kuruluşları harekete geçirmeye çalıştı, ancak netice alamadı.

Sonra anlaşıldı ki, hem Batı'nın, hem İran'ın, hem de Rusya'nın planları farklıydı.

ABD, İngiltere ve müttefikleri, sınırımızda-ileride İsrail'e teslim etmek üzere-terör devleti kurmaya çalışırken, ne gariptir ki, İran devrim muhafızlarının da, Kasım Süleymani'nin Kandil'deki terör örgütü elebaşları ile yaptığı görüşmede, PKK'ya üç ayrı kanton(Afrin ve Kobani dâhil)vadettiği ortaya çıkıyordu!

Buna karşı çıkan Kürtler ise ya katlediliyor yahut Suriye'yi terk etmek zorunda kalıyordu.

Kobani ile eş zamanlı olarak 21 yerleşim merkezimizde çıkarılan çukur hendek olaylarıyla Türkiye'nin de bölünmek istendiğini hatırlatmama herhâlde gerek yoktur.

Kendi göbeğini kesmekten başka çaresi kalmayan Türkiye, önce çukur hendek olaylarıyla girişilen özerklik kalkışmasını püskürttü.

Sonra hem kendi sınırlarında, hem de Suriye ve Irak'ta kendisine tehdit oluşturan teröristleri temizlemek için kesintisiz mücadeleye girişti.

Peki karşısında sadece terör örgütü mü vardı

Elbette hayır.

ABD ve Batılı müttefiklerinin yanı sıra Rusya ve İran'a rağmen atıldı bu adımların pek çoğu.

2016'daki Fırat Kalkanıile Cerablus ve El-Bab DEAŞ'tan temizlendi. DEAŞ'ın gizli müttefiği PKKYPG'nin Menbiç ile Afrin'i bağlaması da böylece önlenmiş oldu.

2017'de Bahar Kalkanıoperasyonu ile Hatay sınırımızı çevreleyen İdlib'de kontrol sağlandı ve buradaki yaklaşık 4 milyon Suriyelinin Esad ve İran tarafından Türkiye'ye sürülmesinin önü alındı.

2018'de Zeytin Dalı Harekâtıile PKKYPG'nin Akdeniz'e en yakın kalesi olarak gördüğü, Hatay, Kilis ve Gaziantep sınırımızdaki Afrin teröristlerden temizlendi.

2019'da Barış Pınarı Harekâtıile Tel Abyad ve Resülayn'da PKK-YPG tehdidine son verildi.

Türkiye bu operasyonlardan sadece ilkini doğrudan Mehmetçik'le yaptı.

Sonrakilerde ABD, İran ve Rusya'nın yaptığına benzer, kendini geride tutarak, yerel güçlerden oluşan ÖSO'yu (Şimdiki adıyla SMO) ön cephede tuttu.

Halep'ten kaçan yaklaşık 2,5 milyon Suriyeli ile birlikte, toplam 4 milyon insanın sığındığı İdlib, Astana'da Rusya, Suriye, İran ve Türkiye'nin vardığı anlaşmayla büyük oranda HTŞ'nin kontrolündeydi.

Bugün Halep'in alınmasında öncü olan HTŞ'den bahsediyoruz.

Ancak Suriye, İran ve Rusya, 2019'daki "Gerilimi azaltma" anlaşmasına rağmen İdlib'i vurmaktan geri durmadı.

2020 Şubat'ındaki Bahar Kalkanı Harekâtı, 34 askerimizin şehit edildiği menfur saldırı sonrası başladı.

Türkiye, sözünü tutmayıp askerlerimize bile saldırmayı göze alanlara, birkaç gün içerisinde çok ağır bir bedel ödetti.

Bu harekâtla birlikte İdlib'den Türkiye'ye sürmek istedikleri milyonlarca mülteci göçü de engellendi.

Bakınız, İran'ın Suriye'ye sınırı yok, orada katliamcı.

Rusya'nın da sınırı yok ama o da güç budalası bir kabadayı.

ABD öyle, İngiltere öyle, İsrail öyle

Uğradığı göç dalgasıyla bölgenin en büyük mağduru Türkiye, sürekli sabır sınavı verdi.

Rusya, Halep'in hemen üzerindeki Tel Rifat ve Menbiç'ten terör örgütünü çıkarma sözü verdi, aksine korumaya aldı.

ABD'nin tutumu zaten malum

Bunun üzerine bir de İsrail'in, Hatay sınırımıza sadece 125 kilometre uzaklıktaki Lübnan'ı, hatta hemen yakınlarımıza kadar Suriye hedeflerini bombalamasıyla yeni bir tehdit süreci başladı.